GEBEKUM'UN HAZİN ÖYKÜSÜ









İki milyon yıl önce Ege ve Akdeniz sularının altında tek tabaka olarak yatıyordu.
Milyonlarca yıl sanki uykudaydı.
Birgün faylar hareketlendi.
Büyük depremler oldu.
Yer yerinden oynadı.
Milyonlarca yıl denizin altında yatan o tek tabaka su üzerine çıktı.
O yükselirken, sağındaki solundaki tabakalar da su altına indi.
Böylece Datça yarımadası oluştu.
Antik dönemin tarihçisi Strabon’a göre; “yarımadaların en güzeli” idi.
Kuzeyi sert kayalardan oluşuyordu.
Bu yüzden kuzey daha fazla yükseldi.
Zamanla kayalar aşındı; kum, çakıl, mil, kil gibi maddeler rüzgar ve yağmur sularının etkisiyle güneye aktı.
Ve dünyanın en nadide kumsallarından biri çıktı ortaya; Gebekum.
Gebekum, Datça’ya 10 kilometre uzaklıkta, yaklaşık 7 kilometre uzunluğunda, bir fosil kumulu.
Yaklaşık 1.8 milyon yaşında.
Her tabakası bir başka çağı anlatıyor.
Her tabakası aslında Datça yarımadasının tarihçesi.
Doğanın milyonlarca yılda oluşturduğu bu kumulda bir çoğu endemik 100’den fazla bitki ve hayvan türü yaşıyor.
Böyle bir fosil kumulu dünyada ender sayıda var.

1970’li yılların ortalarıydı.
Dönemin bürokratları yarımadanın en güzel iki koyunu kapattılar.
Aktur Tatil Sitesi’ni yapmak için yasa, yönetmelik dinlemeden iş makinalarını devreye soktular.
1285 villa yapacaklardı.
1285 villa için kum, çakıl gerekliydi.
O günlerde yarımadaya kum getirilecek en yakın yer Dalaman’dı.
Çok masraflıydı.
Oysa Gebekum yanı başlarındaydı.
2 milyon yıllık fosil kumul olmasının ne önemi vardı ki.
Kimin umrundaydı.
Üstelik bedavaydı.
Aktur müteahhiti Muğla Valisinin onayıyla Gebekum’dan kamyon kamyon kum taşıdı.
Aktur taşıyınca diğer mütaahhitler durur mu?
Kamyon kamyon saldırdılar.
Belediye de.
Hatta Jandarma bile.
Kepçeler milyon yıllık katmanları parçaladı.
Agaç, bitki, çicek, böcek hiç birinin gözünün yaşına bakılmadı.

Yıllarca sürdü bu talan.
Sonunda duyarlı bir gazeteci olaya el attı.
1990 yılının son günlerinde Yeni Muğla Gazetesi’nde bir haber çıktı.
Şöyle yazıyordu.
“Gebekum Sahilinden devlet kum çalıyor. Kum hırsızlığının önüne geçmekle görevli Jandarmanın da bu sahilden kum götürmesi çifte standart olarak değerlendirildi.”
Kör, sağırı oynayan Muğla Valiliği ile Datça Kaymakamlığı gazete haberi üzerine müteahhitlere para cezası getirdi.
Ama cezalar komikti.
Müteahhitler güle oynaya parayı veriyor, talana devam ediyordu.
Çünkü dönemin parasıyla ceza 50 bin liraydı.
Dalaman’dan kum getirmeye kalksalar kamyon başına 1,5 milyon lira ödeyeceklerdi.
Bu yüzden ceza yaptırıcı değildi.
Elini kolunu sallayan fosil kumula giriyordu.
Hatta sahilde “off road” yarışları bile yapılıyordu.
Bunun üzerine 1992 yılında bir sempozyum düzenlendi.
Konusu Datça yarımadasında çevre sorunlarıydı.
Bilim insanları Gebekum’un mutlaka koruma altına alınması gerektiğini söyledi.
Müteahhitler ise tamamen halka açılmasını önerdi.
Belediye müteahhitleri kızdırmaktan korkuyordu.
Çünkü siyasi endişeler yaşanıyordu.
Sempozyumda tartışmalar çıktı, sonuç alınamadı.
Talan, yağma 30 yıldan fazla sürdü.

Ta ki 2001 yılına kadar.
Duyarlı insanların, doğa severlerin, Datça aşıklarının uzun uğraşları sonunda Gebekum nihayet koruma altına alındı.
Doğal Park ilan edildi.
Etrafı tel örgü ile çevrildi.
Şimdi harap olmuş bir halde, sessiz sedasız ziyaretçilerini bekliyor.
Kaç milyon yılda kendini toplar kimbilir?
Tabi biz izin verirsek.
Alman bilim insanı Paul Ehrlich ne güzel demişti.
“Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.

Not: Gebekum'da 1990lı yıllarda yaşanan olaylarla ilgili bilgiler için Horst Unbehaun'un "Türkiye Kırsalında Kliyentalizm ve Siyasal Katılım, Datça Örneği" isimli kitabından yararlanılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.