Kayıtlar

Aralık, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YENİ YIL NEDİR, NOEL BABA KİMDİR?

Resim
Yeni yıl geldi ya. Ortaçağ ulemaları konuşmaya başladı. Noel hristiyan işiymiş. Noel 'i kutlamak günahmış. Noel bizim kültürümüze aykırıymış. Noel 'i kutlayan çarpılırmış. Daha ne mışlar, ne mışlar. Ağız ishali olmuş yobazlar. *. *. * Dünyayı sadece Arabistan yarımadası sanan, Anadolu tarihinin İslam ile başladığına inanan, Arap kültürünün bu toprağın kültürü olduğuna şartlanmış Yeni Türkiye'nin yeni yetmeleri, Noel Baba denilen sembolü hristiyanlıkla eş anlamda algılıyor. İlgisi yok. Önce Noel 'in kelime anlamına bakmak gerekiyor. Noel kelimesi, Keltçe yeni anlamına gelen “Noio” ile güneş anlamına  gelen “Hel” sözcüklerinden oluşmakta. Noel "Yeni Güneş" demek. Yeni yılın habercisi. Putperest dönemde yeni yıl için düzenlenen törenlere verilen bir isim  "Noel." Örneğin İsa 'dan önce Roma döneminde halkın mutlu bir olayı kutlarken  “Noel, Noel”  diye bağırdıkları yazıtlarda mevcut. Noel  pagan kültürün günümüze ulaşan bir geleneği as

RÜZGARLARIN DURDUĞU, BUFFALOLARIN SUSTUĞU GÜN.

Resim
Kartal' ın gözüydü o. Karga 'nın cesaretiydi. Tilki 'nin kurnazlığıydı o. Şimşeğin gök gürültüsü. Buffalo' nun yüreği. Lakota Siouxlar 'ın lideriydi. Adı Tatanka-Iyotanka 'ydı. İngilizcesi Sitting Bull . Türkçesi Oturan Boğa. Birleşik Devletler 'in Kızılderili soykırımına karşı duran son savaşcıydı. Daha 14' nde başlamıştı ok atmaya. 16 'sınde Tomahawk (savaş baltası) sallamaya. 20 'sinde mızrakla 20 metreden Buffalo'yu avlamaya. Nice savaşlardan sağ çıkmıştı. Kızılderili katili General Custer 'ın öldüğü Little Big Horn zaferinin mimarıydı. O savaşta ölen tüm askerlerin kulakları delinmişti. "Kızılderililerin feryadını duysunlar" diye. Sadece bir askere dokunulmamıştı. Üstelik o askerin cesedi bir buffalo kürküyle örtülmüştü. Yıllar sonra gazeteciler Oturan Boğa 'ya sormuştu. "Tüm askerlerin kulağını deldiniz, bir kişi hariç, neden?" Oturan Boğa' nın cevabı şuydu. "O asker hucüm borusu çaland

HİKMET KARAMAN VE O'NUN GİBİLER.

Resim
Yıllar öncesi. Bir kış günü. Lig Tv' de haber müdürüyüm. Sabah erken saatlerde teknik direktör Hikmet Karaman 'ı aradım. O günlerde bir Anadolu takımının başında. Akşam Fenerbahçe ile maçları var. Çalıştığı kulüpte futbolcular aylardır maaş alamıyor. Yönetim hiç bir şeyle ilgilenmiyor. Tesisler dökülüyor. Yatakhane, duşlar rezalet durumda. Yemekler berbat. Hikmet Karaman telefonu açtı, sesi hayalet gibi. Yorgun, bitkin ve coşkusuz. Oysa hep yüksek sesle konuşurdu. " Hayrola hocam" dedim. " Ya arkadaş bizim çilemiz nedir böyle?.Gece kamp yaptığımız kulüp tesislerinin kalorifer dairesinde yangın çıktı. itfaiyeyi aradık, gelmedi. Tüm takım sabaha kadar yangını söndürmek için uğraştık. Takım kahvaltıyı bile yarım yamalak yaptı ve biz 7 saat sonra maça çıkacağız." Anlattıkları sürpriz değildi. Sık yaşanan olaylardı bunlar. Çünkü Anadolu Kulüplerinde çalışan teknik direktörler sadece futbolla değil bu tip sorunlarla uğr

ERSUN YANAL VE DOSTLUK

Resim
Yıllar önce Lig Tv ’de genel müdür yardımcısıyım. Süper Lig maçlarını yorumlayacak bir teknik direktöre ihtiyacımız var. Her hafta Maraton programına çıkacak, maçların analizlerini yapacak. Bazı günlerde de naklen yayınlarda yorumcu olacak. Sevilen, vizyon sahibi, duruşu olan, eyyam yapmayan, başarılı bir isim gerek. İnce eleyip, sık dokuyoruz. Tek tek isimleri gözden geçiriyoruz O günlerde Ersun Yanal milli takımdan yeni ayrılmış. Federasyonunun ve FETÖ 'cü lobinin  “Hakan Şükür’ü mutlaka kadroya al” baskılarına boğun eğmemiş ve istifayı vermiş, gitmiş. Bizim için ideal isim. Ancak. Ersun Yanal o güne kadar hiç bir televizyonda yorumculuk yapmamış. Acaba bu teklife sıcak bakar mı? Üstelik Lig Tv yönetiminin bu konu için ayırdığı bütçe, Ersun Yanal kalitesinde bir isim için düşük. Nasıl teklif edilir? Ne der acaba? Şansal abi ( Büyüka ) ile anlaştık ve teklif etmeye karar verdik. Aradım. Olayı anlattım, Cevabı aynen şöyle oldu. “Yorumculuk bugüne kadar düşünmediğim bir şey

BAĞIŞLAYIN BİZİ SAYIN KOÇ

Resim
Geçen senenin Mart ayıydı. Fenerbahçe Başkanlığı' na aday olan Ali Koç , genel kurul üyeleriyle bir araya gelmişti. Projelerini anlatıyor, vizyondan söz ediyordu. Bir ara bazı genel kurul üyeleri Ali Koç 'a düşündüğü teknik direktörü sordular. Cevap alamadılar. Bir üye heyecanlı bir uslüple söze girdi. "Yan pastan bıktık büyük başkan " dedi. Biri de Ersun Yanal 'ı takımın başına getirmesini istedi. Ali Koç, gülümser bir ifadeyle şu cevabı verdi. "Siz daha benim vizyonumu ve projelerimizi anlamadınız sanırım." Aradan 4 ay geçti. Ali Koç genel kurulda çok büyük destekle Fenerbahçe Başkanı seçildi. İlk işi mevcut teknik direktör Aykut Kocaman ile yolları ayırmak oldu. Sonra Comolli isimli bir sportif direktörle anlaştı. Ardından Hollanda 'dan dışarı çıkmamış Cocu  ile 3 yıllık sözleşme imzaladı. İşler kağıt üstünde tıkır tıkır gidiyordu! Ali Koç 'a göre bunlar vizyondu. Ama bu vizyonun 3 ayda ilizyon

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

Resim
Fikret Kızılok, Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli. Aynı dönemin müzisyeniydiler. Halk türküleri yaktılar. Sevda, barış, kardeşlik türküleri. Besteleriyle, sözleriyle milyonlara ulaştılar. Üçü de kendisini "solcu" olarak tanımlardı. Fikret Kızılok , " Soldan doğdum, soldan uyandım, solda oturdum, insan olmanın haysiyetini solda buldum, hep solcu oldum, hep solcu kalacağım." derdi. Ahmet Kaya ve Zülfü Livaneli de öyle. Ama aralarında fikir ayrılıkları vardı. Bir araya gelmezlerdi. Gençken farklı frekanslardaydılar. Fikret Kızılok ulusalcıydı. Kemalist çizgideydi. Diğerleri enternasyonal. Daha marjinal. Kamuoyuna yansımasa bile fikir ayrılıkları dost sohbetlerinden biliniyordu. *. *. * Fikret Kızılok 90'lı yıllarda ilginç bir şarkı yaptı. Adı "Pişşt Barmen" di. Kızılok bu şarkıyı sarhoş seslendirmiş ve kendisine Mümtaz Soysal eşlik etmişti. Şarkı, Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya' yı fena taşlıyordu. "Pişt barmen Sen de bizdensin. Kar

BİR ZAMANLAR FİLİSTİN

Resim
Tarih 5 Haziran 1967 'di. İsrail devleti Arap ülkelerine savaş açmış, Filistin 'i kuşatmıştı. Emperyaller İsrail'in arkasındaydı. Dünya'da sosyalistler hariç kimsenin sesi çıkmıyordu.. Türkiye 'deki devrimci gençler de buna kayıtsız kalmadı. Hemen toplandılar, ortak bir bildiri yayınladılar. "Bu sa­vaş, yok­sul Arap ülke­le­ri­nin sal­dır­gan İs­ra­il'­e kar­şı yap­tı­ğı ba­ğım­sız­lık sa­va­şı­dır. Bu sa­va­şın kı­sa za­man­da ba­rı­şa ulaş­ma­sı, hak­lı­la­rın sal­dır­gan­lar karşı­sın­da hak­la­rı­nı el­de et­me­si­ne bağ­lı­dır. Bu sa­vaşın uza­ma­sı, Or­ta­do­ğu ül­ke­le­ri­nin de­ğil, pet­rol sö­mü­rü­sü­nü sür­dür­mek is­teyen ve iki ta­ra­fa da si­lah sa­tan em­per­ya­list­le­rin ya­ra­rı­na­dır. Bu nedenle Tür­kiye'de­ki üs ve te­sis­ler, Arap ül­ke­le­ri­ne kar­şı kul­lanıl­ma­ma­lı­dır.” Devrimci gençler bununla da kalmadı. Akın akın Filistin halkının yardımına koştular. El Fetih saflarında işgalci İsrail ordusuna karşı savaştılar.

KARGI'DAKİ O ESKİ EV

Resim
Az Önce gördüm. Datça Belediyesi Instagram hesabında paylaşmış bu fotoğrafı. Berivan Tanrıverdi çekmiş. Kargı koyuna giderken, hemen solda kayalıkların üzerinde eski bir ev. Yıkık, dökük, harabe. Dokunsan yerle bir olacak sanki. Tam virane. Bu ev, bu haliyle bile Datça ’ya gelen turistlerin uğrak yerlerinden biri. Çünkü manzarası şahane. İnsanlar gelip fotoğraf çekiyor buradan. Selfi yapıyorlar Kargı’nın doğal tablosuna karşı. Sonra sosyal medyada paylaşıyorlar bu fotoğrafları. Datça ’nın tanıtımına katkı sağlıyorlar. Oysa, bu yıkık dökük evin tarihi değeri o kadar büyük ki. Avrupa’nın herhangi bir kentinde olacak, hemen onarılır ve müze yapılır. Turist dolup taşar. Çünkü bu evde yıllar önce önemli bir filim çevrilmiş. Bir iddiaya göre Sovyet devrimci Troçki ’nin hayatını konu olan film. Başka bir iddiaya göre Dr. Zhivago ’nun yazarı Rus şair Boris Leonidoviç Pasternak ’in hayatının çekildiği ev. Bir film seti yani. Filmin çekildiği kesin çünkü yaşayan canlı tanıklar va

HAK VERİLMEZ ALINIR.

Resim
Tarih 5 Aralık 1934. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanıyan yasayı onayladı. Türkiye'de kadınlar artık milletvekili seçimlerinde oy kullanabilecek, aday olabilecekti. O çağa göre çok önemli bir karardı.. O tarihte dünyada sadece 25 ülkede kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmişti. Avrupa'da bile Fransa dahil bir çok ülkede kadınlara bu hak tanınmamıştı. Hele hele müslüman ülkelerde bırakın oy kullanmayı, kadın evden çıkamıyordu. Peki, Türkiye'de kadınlar bu hakkı nasıl kazandı? Erkekler mi onlara bağışladı? Yoksa kadınlar mı söke söke aldı? *. *. * Tarih 15 Haziran 1923 'tü.. Kurtuluş Savaşı bitmiş ama cumhuriyet henüz kurulmamıştı. Dönemin aydınlarından yazar ve öğretmen Nezihe Muhiddin başkanlığında bir siyasi parti kuruldu. Adı, "Kadınlar Halk Fırkası" ydı. Bu Türkiye'nin ilk siyasi partisiydi. Çünkü daha Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) bile kurulmamıştı.. Kadınlar Halk Fırkası kurul