17 Mart 2018 Cumartesi

CAVİT AMCA'NIN GÜNAHKAR KEÇİSİ!


Bizim mahallenin pür neşesi Cavit Amca'nın keçisi doğurdu.
Bir oğlak geldi dünyaya.
Süt beyaz, mavi göz, düşük kulak.
Meraklı da.
Bugün yol vermedi bana.
Dakikalarca önümü kesti, şapkamdan ayakkabılarıma heryerimi süzdü.
Ben de ona hayranlıkla baktım ama işim aceleydi.
Hayıtbükü’nde Şenol’da arkadaşlarla maçı izleyeceğim. 
Çekil diyorum, çekilmiyor.
Oğlum derbi başlayacak, çekil.
Meeee!
İnatçı kerata.
Hani düğün arabalarında damadın önünü keserler ya.
Tıpkı öyle.
Bahşiş ister gibi.
Daldan bir çağla badem kopardım, verdim.
Yuttu.
Tekrar istemez mi?
Neyse ki, annesinin sesini duydu da yol verdi.
Bu oğlak büyüyecek.
Cavit Amca'ya bereket getirecek.
Sütü, eti, derisi, gübresi.
Herşeyi hem sağlık, hem para.
Sütü, anne sütü kadar değerli.
Eti, protein deposu, kalbe faydalı.
Dışkısı, en verimli gübre.
Böylesine zengin bir bereket işte.

Biliyorsunuz değil mi, böylesine sevimli, böylesine bereketli keçi, yüzyıllar boyu insanoğlu tarafından aşağılandı.
Bakın atasözlerimize.
"Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler."
"Bir uyuz keçi, bir sürüyü boklar."
"Keçi geberse de kuyruğunu indirmez."
Niye peki?
Ne yaptı bu hayvan bize?
Neden tüm toplumlarda “Günah Keçisi” diye bir deyim var?
Keçinin günahı ne?

Yunan Mitolojisi’nde baş tanrı Zeus'un habercisi Hermes'in oğlu Pan, yarı insan, yarı keçi görünümündedir.
Keçi ayaklı, kuyruklu, başında boynuzu ve sakalları vardır. 
Bir şeytan gibi tanrıların mekanından kovularak, dünyaya gönderilmiştir.
Anlayacağınız günahkardır!
O kadar çirkindir ki; onu gören kişilerdeki ani endişe ve korku haline, onun isminden türetilen Panik Atak (panic attack) denir.
Keçi çoban bağlantısı nedeniyle Panflüt de ondan türemiştir.
Yunan Mitolojisi’nden etkilenen orta doğu inançlarında da keçi günahkar.
Şeytanın ta kendisi.
Genellikle de arap ve yahudi kabilelerinde, insanlar günahlarını muskalar halinde seçilmiş bir erkek keçinin boynuna asar ve onu acı çekerek ölmesi için çöle bırakırlardı.
Yahudiler, Azazel adını verdikleri kötü ruhtan kurtulmak için bir keçiyi uçurumdan aşağıya atardı.
Böylece günahlarından arındıklarına inanırlardı.
Günümüzdeki "Günah Keçisi" deyimi de bu inançtan geliyor.
Yani, suçsuz olduğu halde başkalarının suçunun yüklendiği kişi ya da topluluk.
Pagan dönemden tek tanrılı dinlere de geçen bir inanç bu.
Eski Ahit’deki Kefaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi.
Hristiyan inancında şeytan (Azazel) bir keçidir.
İslam inancında bazı hadisler, Kuran'daki Recm ile ilgili  ayetlerin bir keçi tarafından yendiğini söyler.
Yine İslamda bazı mezhepler keçiyi  kurban edilecek hayvan olarak kabul etmez.


Bizim Cavit Amca'nın oğlağı tüm bunlardan habersiz, bana yol verdikten sonra gitti, annesinin sütünü içti.
Yakında yeni açan filizleri yiyecek.
Zeytin, badem, delice ne varsa mideye indirecek.
Yedikçe büyüyecek.
Aksi, inatçı, otoriteye kafa tutan bir keçi olacak.

Dilerim “Günah Keçisi” olmaz.

4OOO YILLIK PAPİRÜS, EGE DEPREMLERİ VE KOYNUMUZDAKİ BOMBA..

Tarih 1828'di.
Mısır'da bir papirüs bulundu.
MÖ 1600'lü yıllara aitti.
Papirüs'ü İpuwer isimli bir Mısırlı yazmıştı..
1909 yılında çevrildi.
Yazılanlar inanılmazdı.
Mısır'daki kıtlık, kuraklık ve felaket dönemini anlatıyordu.
Nehirlerden kan akmıştı.
Sular zehirlenmişti.
Gökyüzü karalara boyanmıştı.
Mısır yerinden sarsılmış, büyük yangınlar çıkmıştı.
Kurbağalar, çekirgeler heryeri sarmıştı.
Tarlalarda ekinler mahvolmuştu.
Salgın hastalıklar toplu ölümlere neden olmuştu..
Kızıldeniz ortadan ikiye ayrılmıştı.
Mısır sanki Tanrının gazabına uğramıştı.
İpuwer papirüsü bugün Hollanda Leiden Müzesi’nde sergileniyor.
*. *. *
İpuwer papirüsünde anlatılanlar Tevrat ve Kuran'da yazılanlarla hemen hemen aynıydı.
İsrailoğullarının Mısır'dan çıktığı dönemden sözediyordu.
Kutsal kitaplara göre Tanrı, İsrailoğullarına zulüm eden firavunu cezalandırmıştı..
Tevrat ve Kuran Tanrının bu felaketlerle peygamberi Musa'nın yolunu açtığını ve kabilesini Mısır'dan çıkarmasını sağladığını anlatıyordu.
Peki gerçek bu muydu?.
Tanrı zalim bir firavunu cezalandırmak için çoluk çocuk tüm Mısır'ı kana mı bulamıştı?.
Sadece bir kötüyü yok etmek için binlerce günahsızı mı öldürmüştü?
Mısır'ın başına gelenlerin nedeni ilahi güç müydü, yoksa bir doğa olayı mı?
*. *. *
Yahudi asılı Rus bilimadamı Emmenuel Velikovski, kutsal kitapların aksine İpurew papirus'unda yazılanları zincirleme yanardağ patlamalarına ve depremlere bağladı.
Velikovski'ye göre Ege'de Girit yakınlarındaki Thera adasında bulunan Santorini volkanı o tarihlerde patlamıştı..
Patlama nükleer bombadan bin kez daha güçlüydü..
Tam bir kıyametti..
Minos uygarlığını batırmıştı..
Ege büyük depremlerle sarsılmıştı..
Adalar batarken, yerine yenileri çıkmıştı..
Ardından Sina dağı da patlamıştı..
Tüm Ege, Akdeniz ve Mısır'ın başına gelen felaketin nedeni volkanlar ve onların yarattığı depremlerdi..
Volkanik küller Nil nehrini kırmızıya dönüştürmüştü..
Suyun zehirlenmesiyle kurbağalar karaya çıkmıştı..
Kurbagalar ölünce sinek ve pirelerin çoğalmasına neden olmuştu..
Çekirgeler ekinleri yok etmişti..
Ve salgın hastalıklar baş göstermişti..
Santorini ve Sina'nın külleri gökyüzünü öyle sarmıştı ki, gündüzler gece olmuştu..
Jeolojik araştırmalar, arkeolojik bulgular Velikovski'nin görüşlerini doğrular nitelikteydi..

Tarih 2012 idi..
"Nature Geoscience" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Santorini yanardağının altındaki magma, Ocak 2011'den Nisan 2012'ye kadar yaklaşık 20 milyon metreküp artış gösterdi.
Araştırmayı yapan Oxford Üniversitesi bilim adamları, bulguların yanardağda gözlenmesi gereken bir hareketliliğin söz konusu olduğuna dikkati çekti..
Uydu görüntüleri ile yanardağın kraterine yerleştirilen Küresel Yer Belirleme Sistemi'ni kullanan bilim adamları, yanardağın altındaki magmanın genişlemesinin Santorini Adası'nın deniz seviyesinden 8 ila 14 santimetre yükselmesine yol açtığını da keşfetti.
*. *. *
Tarih yine 2012 idi.
Bu kez Türk bilim insanları Marmaris Bozburun'da denizin altında faal bir yanardağ buldular.
Küdür Burnu’nun kuzeyine doğru yaklaşık 200 metre açıkta, denizin yaklaşık 200 metre derinliğinde iki bacalı bir yanardağdı bu.
Bu bacalarda lav yığılmaları hala devam ediyordu.
İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü ve Maltepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yüksek Mühendis Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, bölgedeki deprem yoğunluğunun nedeninin bu yanardağ faaliyetinin olabileceğini açıkladı.
Bilim insanları deniz suyundaki sıcaklığın artma nedenini de bu volkanik hareketliliğe bağlıyor.
*. *. *
Tarih 2017..
Bodrum, Datça ve Ege denizi seri depremlerle sarsılıyor..
Deniz suyu ısınıyor..
İnternet sitelerinde çıkan bir haberi gündeme geldi.
Alman ve Yunan bilim insanları 13 - 14 yıldır bölgede sürekli yaşanan depremleri, bildiğimiz fay hareketlerine değil, , Ege Denizi'nin altındaki mağma tabakasının gitgide yüzeye yaklaşmasına bağlamışlar..
Ve buna kanıt olarak da, volkanik Santorini ve Nisiros adaları çevresinde deniz suyu sıcaklığı ortalamasının 2.75 derece arttığını göstermişler..
Bu artışın 5 dereceye çıkması, volkanik faaliyetin yaklaştığının habercisiymiş..
Bunu araştırmak için Almanların 'Posedion' isimli araştırma gemisindeki 'Abyss' sualtı aracı Santorini ve Nisiros volkanik bölgelerinin deniz tabanını inceliyormuş..
Bilim insanları konunun ciddi olduğu da belirtmişler..

Niyetimiz felaket tellallığı yapmak değil..
Kehanette bulunmak hiç değil..
Ancak doğa bize bir şeyler anlatıyor..
Ve anlattığı şeyler bizim için hayati önem taşıyor..
Peki biz ne yapıyoruz?.
Doğanın dilini öğrenmeye mi çalışıyoruz?
Yoksa kader deyip, üstüne mi yatıyoruz?.
Ben şahsen inanmak değil, bilmek istiyorum..

Öne çıkan

PİYANOLARI DA ZİNCİRE VURURLAR

Bir piyanoyu neden susturmak ister bir rejim? Bu sorunun cevabı, sadece müzikte değil, müziğin taşıdığı anlamda gizli. Çünkü b...