BİR YOL HİKAYESİ



                                                                                                                                                                      “Gideceğin yoldan eminsen, 
engeller ‘dinlenme noktan’ olmaktan öteye gidemez.”
Paulo Coelho

Yıl 1938'di.
O yıllar Ege'nin kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyünde, bir muhtar halkla elele vererek önemli işlere imza atıyordu.
Muhtar aydın, çalışkan, çok sevilen, doğayı çok seven, çok bilge bir insandı.
Yörede nam salmıştı.
Köylüler muhtara besledikleri güvenle özverili çalışırdı.
Köylerine yol, köprü, okul gibi bir çok eser diktiler.
Ancak, bölge bataklıktı.
Tüm ova sivrisinek yuvasıydı.
Bu nedenle sıtma gibi salgın hastalıklar köylüyü canından bezdirmişti..
İnsanlar ölüyordu..
Muhtarın o güne kadar 7 kız çocuğu olmuş, 4'ü maalesef ölmüştü..
Son çocuğu erkek doğdu.
Muhtar erkek çoçuğun şerefine halkına söz verdi.
O bataklık kurutulacaktı.
Çünkü bataklık kurursa, sıtmanın da kökünü kurutacaklardı.
İnsanlar yaşayacaktı.
Dönemin valisi de çalışkan, görev bölgesini ve bölge halkını düşünen, üstelik muhtarı çok seven biriydi.
Muhtar ve köylüler valiye çıktılar.
Bataklığı ve onun neden olduğu hastalıkları anlattılar.
Vali, muhtarı ve köylüleri dinledi.
Bilim insanlarına danıştı.
Sonunda çare bulundu.
Bataklığı besleyen suları kesmenin tek yolu okaliptüs ağacıydı.
Lakin ülkede bu ağaçtan yoktu.
Yörede yaşayan dünyaca ünlü bir yazar girdi devreye.
Avusturalya'dan yüzlerce okaliptüs tohumu getirildi.
Tohumlardan yüzlerce fidan üretildi.


Köylüler kadın erkek hep birlikte işe koyuldu.
Tam bir sosyalist imeceydi bu.
Fidanlar 3 kilometre boyunca tüm ovaya cetvelle çizilmiş gibi karşılıklı dikildi. 
Her fidana tahta kafesler yapıldı.
Eşeklerin çektiği arabalarla yakın azmaklardan bidonlarla su taşındı.
Her köylüye birkaç ağacın bakım görevi verildi.
Ve ağaçlar büyüdükçe bataklık kurudu.
Sivrisineklerin ve sıtmanın kökü kazındı.
Böylece muhtar, erkek çocuğunun şerefine halkına verdiği sözü tutmuş oldu.

*. *. *.


Bugün Marmaris'e ya da Datça'ya karayoluyla gelenler, Sakar'dan Gökova'ya indiklerinde iki tarafı dev okaliptüslerle çevrili uzun ince bir yola hayran kalır.
Çok kişi bir mola verip, o seyri doyumsuz yolda fotoğraf çektirir.
Nostaljik ve otantik ortam herkesi büyüler.
İnsanlar o yeşil tünelden Akçapınar Köyüne gidip çay, kahve, ayran içer.
Bir çok dizi, film ve klip o yolda çekilmiştir.
İşte o yolun iki tarafındaki okaliptüsler 1938 yılında Gökova köylülerinin diktiği fidanlar.
Şimdi birer dev oldular..
Bazılarının boyu 30 metreyi geçti.
O muhtar Gökova köyünün unutulmaz muhtarı Mehmet Gökovalı.
O dönemin valisi Recai Güreli.
O fidanların Avusturalya'dan getirilmesi için devreye giren ünlü yazar Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir.
Muhtar Mehmet’in ağaçları dikmesine neden olan oğlu, Prof. Dr. Şadan Gökovalı.
Bir başka değişle Halikarnas Balıkçısının manevi evladı.

*. *. *

Eskiden o yol kullanırdı.
Şimdi yanına maalesef duble yol yaptılar.
Adına "Sevgi Yolu" dediler ama sevgisiz bıraktılar.
Sahipsiz ve korumasız kaldı.
Yoğun yağış ve fırtınalar ağaçlara zarar veriyor.
Ve de yurdum insanı.
Gövdesi kazılmadık, yazı yazılmadık ağaç bırakmadılar.
Hedef tahtası yapıp silahla ateş edenler bile var.
O ağaçlar yavaş yavaş ölüyor.

Böyle giderse, o yol tarihe karışacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.