Kayıtlar

Mayıs, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"KABLUMBAĞA TERBİYECİSİ"NİN KEMİKLERİ SIZLIYOR.

Resim
"Oku Anadolu, Yitip giden senin hikayendir" Yusuf Yavuz Adı  Osman Hamdi Bey ’di. Sakız Adası ’ndaki isyandan sonra devşirilmiş bir Rum vatandaşın oğluydu. Osmanlı İmparatorluğu ’nun yurtdışında eğitim görmesini sağlayan ender insanlardan biriydi. Öğrenmeye ve araştırmaya meraklıydı.  Çok iyi bir eğitim aldı. Hem iyi bir hukukçu,  hem iyi bir ressam, hem yurtsever bir bürokrat, hem uzman bir arkeolog, hem de müzeci oldu. Onun yaşadığı dönemde yabancılar  Osmanlı  topraklarındaki tarihi eserleri bir bir yurt dışına kaçırıyordu. Çünkü   19.yüzyılda   bu topraklarda kazılar sadece yabancıların tekelindeydi. Tarihi eserler taş olarak kabul ediliyor, milli servet  sayılmıyordu. Padişahtan onay alan yabancı arkeologlar,  Anadolu ’nun dört tarafını köstebek gibi kazıyor, binlerce yıllık tarihi kültürü talan ediyordu. İsyan etti. Bu eserler korunmalı, milli servet kabul edilmeliydi. Kazıları bu toprağın çocukları yapmalıydı. Defalarca saray ile görüştü, derdini anlattı. Sonunda  1884

SOYKIRIMI BİR DE ÇİCEKLERDEN DİNLEYİN

Resim
1864 yılının Mayıs ayıydı. Karadeniz kıyılarında çicek ayıydı. Çicek umuttur, bahardır aslında. Ama bu kez karakıştı adeta. Karahindiba çicekleri beyazlaşmıştı, tüyleri etrafa saçılıyordu. Rüzgarla gökyüzünü sarıyorlar ve o vaları, dağları, denizleri aşıyorlardı. Onlar gökyüzünde uçuşurken, yeryüzünde korkunç şeyler oluyordu. İşkenceler, cinayetler, tecavüzler. Evler yakılıyordu.. Yuvalar yıkılıyordu. Anne karnında bebeler süngüleniyor, h asta yatağında yaşlılar öldürülüyordu. İnsanlar can havliyle kaçarken, yakalananın başı kesiliyordu. Kesilen başlar, mızraklara geçirilip, sevinç naralarıyla köy köy dolaştırılıyordu. Yüzlerbinlerce kesik baş daha sonra Karadeniz’e atılıyordu. Başı kesilenlerin bedenleri parçalıyor, köpeklere veriliyordu. İnsan cesetlerinden çöplükler oluşuyordu. Ve o çöplüklere atılmış bir kadının kucağındaki bir bebek, ölmüş annesinin memesinden süt içmeye çalışıyordu. Karahindiba çicekleri bu vahşete tanık oluyordu. İşte bu vahşetin adı "Çerkes Soykırımı&q

1 MAYIS VE YERİ GÖĞÜ İNLETEN MARŞIN HİKAYESİ.

Resim
Yıl 1974 'dü. Türkiye'de sınıfsal mücadelenin yoğun olduğu günlerdi. Tiyatro Sanatçısı Rutkay Aziz ’in Genel Sanat Yönetmenliğini yaptığı Ankara Sanat Tiyatrosu önemli bir oyun hazırlıyordu. Bu Bertolt Brecht’ in “ Ana ” oyunuydu. Maksim Gorki ’nin “ Ana ” romanından uyarlanmıştı. Oyun müziklerini Sarper Özsan yapacaktı. Oyundaki tüm şarkı sözleri Bertolt Brech t tarafından yazılmıştı. Biri hariç. “ 1 Mayıs 1905" konulu sahne. Brecht o bölüm için "İşçiler marş söyleyerek sahneye girer” diye yazmıştı. Ancak ortada ne bir marş, ne de söz vardı. İşçi rolündeki oyuncuların bir marş söylemesi gerekiyordu. Sarper Özsan işe koyuldu. O sahneye uygun marş bulmak için gecesini gündüzüne kattı. Sonunda başardı. Ankara Sanat Tiyatrosu ’nun oyunu sahnelediği gecede o bölümde o marş söylendi. Oyuncular sahneye o marşla girdi. *. *. * "Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde 1 May