ETME GEL, AY KARANLIK
Ağustos'un son günleri. Mesudiye 'de durgun bir hava. Gökyüzü yıldız yorgan. Ay, gezegenler ve yıldızlar. Yıldızlar karanlıkta ışıldayan şairler gibiler. Venüs bu gece biraz alıngan. Göz kırpıyor sanki. Bir yanıyor, bir sönüyor. Ay ise parlak. Belki de yakınlığından. Kocaman. Aya her baktığımda İspanyol şair Garcia Lorca 'nın mısraları gelir aklıma. "Ay kocaman at kara. Torbamda zeytin kara. Bilirim de yolları. Varamam Kordoba'ya." Bir toprak ağasının evladı olup, çiftciyi köylüyü düşünmek her insanın harcı olamazdı. Onun oldu. Lorca 'nın yüreği ezilenler için attı. Neruda 'nın dediği gibi, o İspanya ozanlarının en sevileni, en arananı ve en ‘çocuk’ olanıydı. Hep halkını düşündü. Tek suçu buydu. 1936 'da bir Ağustos sabahında, henüz 36 yaşındayken, Franco 'nun faşistleri tarafından kurşuna dizildi. İnfaz mangasına ateş emri verilirken, dilinden dökülenler şunlardı. “Özgür olmayan