Kayıtlar

Mayıs, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PUTPEREST DIAGORAS'TAN, İSLAM ERMİŞİ ÇAĞ BABA'YA

Resim
MÖ 400 ’lerdi. Antik Yunan ’da efsane olmuştu Rodoslu boksör DiagorAs . Çevikliği, gücü ve sitiliyle nam salmıştı. Olimpiyat oyunlarında nice zaferler kazanmıştı. Adı tüm Ege sahillerinde saygıyla anılıyordu. Zeytin dallarından yapılan taçları( Kotinos) başına defalarca geçirmişti. Her dövüş öncesi Tanrıca Hera’ ya dua ederdi. Öküz derisinden yapılan kayışları ellerine bağlarken, rakibinin ölmemesi için Tanrı Zeus ’a yalvarırdı.  Olimpiyatlarda kazandığı ödülleri tapınaklara görürdü. Ege’de boks sporunun kralıydı. Yaşlandıktan sonra oğullarını da kendisi gibi boksör yaptı. Yıl MÖ 452 idi. Diagoras ’ın iki oğlu Damagetos ve Akousilaos olimpiyatlarda yarışıyordu, Diagoras de onların antrenörüydü. İkisi de şampiyon  oldu. İki de zeytin dallarından yapılan Kotinos ları başlarına taktı. Madalyalarını aldılar ve babaları Diagoras  omuzlarında statta şeref turu attılar, Tribünlerden alkış yağıyordu. Alkışlayanlar arasında Diagoras ’ın bir arkadaş

SELAM OLSUN CAN'A CAN KATANLARA

Resim
Yaklaşık 3,5 ay öncesiydi. Datça  Kültür Sanat Dayanışması olarak yıllardır yapılamayanı yapmak için sıvadık kollarımızı. Gençler tecrübeliler bir araya geldik. Günlerce toplandık, defalarca konuştuk. Zaman zaman sert tartışmalarımız oldu. Bazen arızalar yaptık. Bazen su kaynattık. Bazen lastik patlattık. Ama işimizi asla yarı yolda bırakmadık. Yol uzundu. Yol zorluydu. Paranın her alanda hüküm sürdüğü, herşeyin ticarete dönüştüğü bir dönemde önümüzde iki seçenek vardı. Ya arkamızı bir kaç büyük sermaye grubuna dayayıp, sponsorluk anlaşması yapacaktık. Ya da bu toplumda uzun yıllar unutturulan imece yöntemini hayata geçirecektik. İlki kolaydı. Zoru seçtik. Bu festivalde ne kadar çok insanın emeği, teri, desteği, yüreği olursa o kadar iyiydi. Çünkü Can Yücel’ in yaşam felsefesine ve politik duruşuna ikincisi yakışırdı. “Gelin Can’a can katalım” sloganı ile imeceyi başlattık. Büyük ilgi gördü. Festivale katılan tüm sanatçılar karşılıksız D

ANNELER GÜNÜNÜ DOĞURUP, ANNELER GÜNÜNÜ ÖLDÜRMEK İSTEYEN ANNE.

Resim
Bir Anneler Günü hikayesi Adı Anna Jarvis ’ti. 1864 ’te doğmuştu. 13 çocuklu bir ailenin 10’ncu evladıydı. Annesi Ann Maria bir öğretmendi.. Savaş karşıtı bir aktivistti.. Amerikan iç savaşında ölen askerlerin anneleri için toplantılar düzenliyor, onları örgütlüyordu. Anna annesini hayranlıkla izliyordu. Ama ona yeterli desteği veremiyordu. Hatta bazen ileri gidiyor diye onunla ters düşüyordu. Yıllar su gibi aktı. 41 yaşında annesini kaybetti. 1905 yılının mayıs ayının ikinci pazarında. Yıkıldı. Acısını yüreğine gömüp, annesini anmak için bir şeyler yapması gerektiğine karar verdi. Bir yıl sonra mayıs ayının ikinci pazarında annesinin 20 yıl öğretmenlik yaptığı kiliseye  500’e yakın anne ve çocuğu davet etti. Toplantının adı “Anneler Günü” ydü. Katılanlara annesinin en sevdiği çiçeği, beyaz karanfil dağıttı.. Ardından senatörlere, etkili isimlere bugünün “Anneler Günü” olarak ilan edilmesi için mektup  yazdı. Kamuoyu oluşturdu. Amerika Temsilciler Meclisi bu tarz özel gün

BİR FESTİVALDEN DAHA FAZLASI..

Resim
Geçtiğimiz Cuma günü Datça pazar yerindeyiz. Can Yücel Kültür Sanat Festivali ’nin afişlerini asacağız. Cengizhan Güngör, Ferhan Umruk, Ekrem Sami Kızıltan, Turan Yıldız ve ben. Tam Hızırşah Piknik Alanındaki etkinlikle ilgili afişi asarken, bir pazarcı geldi yanımıza. 55-60 yaşlarında. Adı Mustafa. Atadan Batırlı. Hızırşahlı yani. Afişe dikkatli dikkatli baktı ve başladı sohbete. - Bizim burada festival yapıyormuşsunuz. Tolga Çandar geliyormuş. -Evet. - Ama piknik alanında su yok. İsterseniz ben bir tanker içme suyu gönderirim. -Biz su sorununu çözmeye çalışıyoruz, eğer çözemezsek size söyleriz. Peki, bir tanker suyun ücreti ne kadar? - Suyun ücreti mi olur?  Siz bizim köyde festival yapacaksınız, sizden bir de su parası mı alacağım. İmeceye benim katkım da bu olsun. *.  *.  * Dün akşam saatlerinde telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara. Genel de açmam ama bunu açtım. İyi ki de açmışım.  Kibar bir ses. “Sedat Bey merhaba. Ben Oğuz Bo

CAN YÜCEL'DEN 8 YAŞINDAKİ TAKO'NUN HİKAYESİ

Resim
Soyadı: Tako Öz adı: Hürmüz Takma adı: Elif Sahte adı: Seher Suçlular arasındaki adı: Piç Anasının adı: Zehra Babasının adı: Abdi Milliyeti: Türk Doğumu: 1957 İşi: Hırsızlık Vücut boyu: 1,31 Vücut Cesameti: Nârin Vücut Bünyesi: İnce Vücut Vaziyeti: Öne eğik Omuzları: Düşük (*) Sevgili Yurttaşlarım, Şimdi size okuduğum belge, sekiz yaşındaki, Tako adlı kardeşimizin polisteki eşkâl kâğıdıdır. Tako, bugün Türkiye’de kaldırıma düşmüş, toplumun koruyucu elinden ırak, çoğu da suçlu, dört yüz elli bin Türk çocuğundan biridir.  Elinden tutacak kimi kimsesi yoktur ama hırsızlık ederken yakayı ele verdiğinde, Tako’yu kolundan tutup cezaevinin sübyan koğuşuna atacak bir hükümeti vardır.  Tako’nun doğum tarihi vardır ama insan gibi yaşadığı yoktur.  Tako’nun sabıkası vardır ama geleceği yoktur. Tako’nun onu seven bir atası vardır, Tako’nun “Halkın öğretimi ve eğitimini sağlama, devletin başta gelen ödevlerindendir” diyen bir anayasası vardır ama Tako