1 Mart 2025 Cumartesi
BAZEN KILIÇ DEĞİL, KADINLAR KAZANIR
Atina ile Sparta yıllarca savaşıyordu.
Gökyüzü, kanla sulanan toprakların üstünde kurşuni bir örtü gibi asılıydı. Atina'nın taş sokaklarında, dul kadınların ağıtları rüzgârla birlikte yankılanıyor, geride kalanların yüzünde umutsuzluğun izleri büyüyordu. Lysistrata, savaşın bitmek bilmeyen açlığından bıkmış, ölümü ve yıkımı seyretmekten yorulmuştu.
Bir gece, Parthenon'un mermer basamaklarında, Athena’nın heykelinin önünde diz çöktü. Gözlerini kapadı, nefesini tuttu ve kadim tanrılara seslendi:
"Ey bilgelik tanrıçası! Eğer erkekler barışı unuttuysa, kadınların onlara hatırlatmasına izin ver."
O gece, rüyasında bir kehanet gördü. Küllerden doğan bir ateş, yalnızca kadınların elinde harlanacaktı.
Gecenin örtüsü altında, Atina'nın sokaklarında fısıltılar dolaştı. Lysistrata, kadınları çağırıyordu. Eşlerini, oğullarını, kardeşlerini savaşta kaybetmiş kadınlar, büyük tapınağın avlusunda toplandı. İçlerinde yalnızca Atinalılar yoktu. Sparta'dan, Thebai'den ve hatta Argos'tan gelenler de vardı. Onlar düşman değildi, onların ortak düşmanı, hiç dinmeyen savaşın kendisiydi.
“Erkekler savaş meydanında kazandıklarını sanır" dedi Lysistrata, gözleri ateş gibi yanarken. “Ama barış, evin duvarları arasında kazanılır. Onlar bizi görmezden geldiler. Bizi yalnızca keyifleri için hatırladılar. O halde, biz de onları unutturalım. Bizim olmadığı sürece, yataklar soğuk, sofralar boş, şehirler sessiz kalsın.”
Kadınlar, ant içtiler.
Ve ertesi sabah, sessizlik bir kalkan gibi şehrin üstüne indi.
Erkekler başlangıçta kahkahalarla güldüler. Kadınların oyun oynadıklarını sandılar. Ama günler geçtikçe, kahkahalar yerini öfkeye bıraktı. Akropol’ün kapıları kapandı, tapınakların hazineleri kadınların ellerinde kaldı. Ne savaş için altın kaldı ne de teselli için bir dokunuş.
Şehrin meydanında toplanan savaşçılar, kadınlarını tehdit etti. Ancak kadınlar eğilmedi. Lysistrata, Spartalı Lampito ve Thebaili Kleonike ile birlikte, düşmana değil, kendi kocalarına karşı savaşan bir ordu gibi durdu.
"Biz ki evlerin, ocakların, hayatın koruyucularıyız!" diye haykırdı Lysistrata. "Savaşınızı sürdürmek istiyorsanız, yalnız ve soğuk gecelere razı olun!"
Erkeklerin gözleri karardı. Savaş meydanında ölmeye hazırdılar, ama yatağın boşluğunda yitip gitmeye değil.
Süre uzadıkça, Atina'nın en kudretli adamları bile çözülmeye başladı. Savaşın ganimetleri, koca bir şehirde yankılanan sessizliğin içinde bir anlam ifade etmiyordu. Barış müzakereleri başlamalıydı.
Sparta’nın elçileri, Atina’nın generalleriyle buluştuğunda, odadaki tek otorite Lysistrata’ydı. Ne generallerin kılıçları ne de kralların mühürleri, onun tek bir bakışı kadar güçlüydü.
"Bizi barışa ikna edecek neyin var, kadın?" diye sordu Atinalı bir komutan, alaycı bir ifadeyle.
Lysistrata gülümsedi, ardındaki kadınları işaret etti.
"Benim değil," dedi, "hepimizin var."
Ve o gün, kanla değil, kelimelerle mühürlenen bir barış antlaşması yapıldı.
Ama barış, yalnızca bir başlangıçtı. Erkekler, kadınların güçlerini tatmıştı. Direnişin yankısı, yalnızca savaş meydanlarından değil, evlerin avlularından da duyuluyordu.
Lysistrata, bir kez daha Parthenon’un merdivenlerinde durdu. Gökyüzüne baktı, ayaklarının altında uzanan şehre kulak verdi. Atina artık sadece savaşçıların şehri değil, aynı zamanda direnenlerin, barışı getirenlerin de şehriydi.
Ve kadınlar, tarihin tozlu sayfalarına değil, gelecek kuşakların hafızasına yazıldı.
Bu, bir zamanlar erkeklerin dünyasında sesini yükselten kadınların Aristophanes tarafından kaleme alınan hikayesidir. Onlar, savaşların sürdüğü her çağda var olmuş, unutulmuş ve yeniden hatırlanmıştır. Lysistrata’nın adı belki unutulacak, ama onun açtığı kapılar, asla kapanmayacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne çıkan
ÇAĞLAR ÖTESİNDEN GELEN BİR MASALIN SON SATIRLARI
Zaman, bazı coğrafyalarda durur. Ya da biz durduğunu sanırız. Çünkü aslında akan zamandır, biz ona ancak belirli noktalarda doku...
-
"10 Kasım'da her yer kapalıydı, genelevler kapalı mıydı bilmiyorum?" diyen her devrin iktidar borazanı, sözde gazete...
-
Tarih MÖ 1184 ’tü. Truvalı Paris , o dönemin en güzel kadını olarak kabul edilen Sparta Kralı Menelaus ’un karısı Helen ’i...
-
Sokakta tozlu topun peşinden koşan çocuklar, hayallerinde onun adını mırıldanırlardı. " Ver Lefter’e, yazsın deftere! ...