"YÜZBİNLİK MEHMET"İN İBRETLİK ÖYKÜSÜ.


Bir garip adamdı Mehmet.
Dadya kariyesinden(*) Kızlanlı Mehmet.
Köyün en yoklusuydu.
Altı oğlu, bir kızı vardı.
Yaşamını güçlükle sürdürüyordu.
Ama Küçük dünyasında mutluydu.
Parayla pulla işi yoktu.
Zaten 70’li yıllarda Datça dediğin neydi ki.
Bir avuç toprak.
Kuş uçmaz, kervan geçmez.
Para olsa, harcayacak yer bulunmaz.

*. *. *

Atalarından bir arsa kalmıştı Mehmet'e.
60 bin metrekarelik bir arsa.
Akdeniz'in kıyısında cennet bir koydu.
Çam ormanlarının denizle kucaklaştığı bir doğa harikası.
Kıyısı yeşil, denizi maviydi.
Gökyüzü ise masmavi..
Ama o yıllarda bir işe yaramazdı.
Eksen ekilmez, biçsen biçilmez.
Elektiriği, suyu yoktu.
Turist desen Datça'ya gelmezdi.
Bazen eşek sırtında koya inerdi Mehmet.
İskaroz yakalardı.
O zamanlar iskarozlar da iskarozdu hani.
Bir tanesiyle iki kişi doyardı..
Izgaranın üstünde enfes kokardı.
Dedik ya; mutlu, mesuttu bizim Mehmet.

*. *. *

70'li yılların başlarında eli çantalı adamlar dolaşmaya başladı, Dadya Kariyesinde.
Kravatlı, takım elbiseli adamlardı bunlar.
Köylü terlik, şortla dolaşırken bunlar iki dirhem bir çekirdekti.
Altlarında son model arabalar.
Ankara'dan, İstanbul'dan geliyorlardı.
Köylüden yok pahasına arsa toplayacaklardı.
İlk Mehmet'in kapısını da çaldılar..
Onun güzelim koyuna göz koydular.
Çektiler Mehmet'i karşılarına, al takke ve külah.
“Seni paraya boğacağız” dediler.
“Yarımadanın en zengini olacaksın” deediler,
“ Hayatının sonu kadar rahat yaşayacaksın” dediler.
Dediler de dediler.
Mehmet’e tam 100 bin lira teklif ettiler.
Mehmet için 100 bin lira büyük paraydı.
O güne kadar 100 liraya bir arada görmemişti.
Tamam” dedi, “sattım gitti.

*. *. *

Takım elbiseli adamlar arsayı ne kadar ucuza aldıklarının farkındaydı.
Mehmet’e imzadan sonra 5 bin lira bahşiş verdiler.
Bir de Kızlan camisine bir halı hediye ettiler.
Sonra da tapuyu alıp gittiler.
Mehmet artık 100 bin liralık adamdı.
Datça'da nam saldı.
Adı "Yüzbinlik Mehmet" oldu.
Eskiden eğik yürürdü..
Şimdi dünyaları ben yarattım der gibiydi.
Baş önde, omuzları dikti.
Garip Mehmet, biranda Mehmet Beyefendi olmuştu.
Kahveye girdiğinde ayağa kalkanlar bile oluyordu.
Eşekten indi.
Otomobile bindi.
Pararının 40 bin lirasıyla Reşadiye’de ailesine güzel bir ev aldı.
Geri kalan 60 bin lirayı bir yılda yedi bitirdi.
Yüzbinlik Mehmet yine meteliksizdi.
O paraları harcarken, sattığı arsaya iş makinaları girmeye başladı.
Bir kaç yıl içinde arsaya onlarca ev yapıldı.
O arsa dev bir tatil sitesi oldu.
Bu arsaya 100 bin lira verenler, üç beş yıl sonra verdikleri parayı 3-4 ev satarak çıkarıyorlardı.
Mehmet ise birkaç yıl önce kendisine ait olan bu cennette artık asgari ücretle çalışan bir adamdı.
Sattığı arsa da bugün Billurkent’in bulunduğu yerdi.

*. *. *

Yukarıdaki öykü gerçektir.
Geçmişte dönüm dönüm arsası olan çok köylü şimdi Datça'nın Karaincir, Aktur, Billurkent gibi koylardaki milyonluk villalarda temizlik işçisi olarak çalışıyor.
Bazıları da Mehmet gibi bekçilik yapıyor.
Arsalarını satmayan köylüler ise bugün zengin.
Datça turizme açıldıktan sonra o koylar, o arsalar binlerce kat değer buldu.
Mehmetler başını yerden yere vururken, bu cennet koyları alanlar "vur patlasın, çal oynasın" yaşadı, yaşıyor.


(*) Dadya Kariyesi: Piri Reis'in Reşadiye yarımadasına verdiği isim.. Cumhuriyet dönemine kadar bölge için kullanılan isimdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.