30 Temmuz 2021 Cuma

ALEVLER ARASINDA SÖMÜRÜNÜN İMDAT ÇANLARI




Onlar sanki esir kampındalar.
Günde 24 saat çalıştırılıyorlar
Haftada 6 gün.
Gece yok, gündüz yok, uyku yok, dinlenme yok.
Devlet fazla para harcamasın diye vardiya sistemi de yok.
Bu yüzden haftada 144, ayda 720 saat aralıksız çalışmak zorundalar.
Oysa yasalara göre haftalık çalışma süresi 45 saati aşamaz.
Ancak bu yasa onlara uygulanmıyor.
Yine yasalara göre haftada 45 saatin üzerindeki çalışmalara fazla mesai ödenir ve  fazla mesai günde 3 saati geçemez. 
Onlara bu yasa da uygulanmıyor.
Günde 24 saat çalışmalarına ragmen  günlük sadece 3 saat fazla mesai ücreti alabiliyorlar.
İşleri nedeniyle her an tetikte olmaları gerekiyor.
Bir ihbar geldiğinde 3 dakika içinde hazır olmak zorundalar.
Olamazlarsa cezalandırılıyorlar.
İhbarın hangi saatte geldiği önemli değil, geceyarısı saat 3,4,5 farketmiyor, 3 dakika içinde tam teçhizat hazır duruma gelmeleri gerekiyor.
Onlara günde bir öğün yemek parası ödeniyor.
Diğer öğünler ceplerinden.

Servis olmadığı için ulaşım giderleri de kendilerine ait.
Sadece kendi bölgelerinde değil, başka bölgelerden ihbar geldiğinde oralara da gitmek zorundalar.
Bir çok yerde konteynerlerde kalıyorlar.
Bu şartlardan şikayetçi olurlarsa sürgün ediliyorlar.
Üstelik onların çok büyük bölümü mevsimlik işçi.
Geçici yani.
Bir yılda sadece 5 ay 29 gün çalıştırılıyorlar, kalan aylarda işsizler.
Kim onlar biliyor musunuz?
Şu anda biz evlerimizde televizyon izlerken, Marmaris'te, Antalya'da, Manavgat'ta ve daha bir çok yerde çıkan orman yangınlarını söndürmeye çalışanlar.
Yangın Söndürme ekipleri.
Boğaz tokluğuna ateşle dans eden, cehennemi bu dünyada yaşayanlar.
Ülke genelinde sayıları 10 bine yakın.
Her yıl bir kısmı gidiyor, yerlerine yenileri geliyor.
2021 yılında Orman Genel Müdürlüğü'nün envanterine onlardan 2083'ünün adı yazıldı.
2080'i geçici mevsimlik işçi, sadece 3'ü kadrolu.
İş bulanlar büyük sevinç yaşadı, boğaz tokluğuna çalışmak için.
Onlar isimsiz yoksul kahramanlar.
Aldıkları maaş bir asgari ücret kadar.
Şu anda, şu saatlerde yangın yerlerinde sömürünün imdat çanları çalıyor.
Bu sesi duyan var mı?

SİRİUS'UN LANETİ VE ORMAN YANGINLARI


Gece gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz en parlak yıldızdır Sirius.
Türkler Akyıldız der, Araplar Şir'a.
Büyük Köpek Takımyıldızı'nda yer alır.
Hemen hemen tüm kültürlerde kutsanmıştır.
Bazı bölgelerde Tanrı kabul edilmiş, bazılarında cehennemin bekçisi olarak benimsenmiştir.
Binlerce yıldır Sirius kuzey yarım kürede Temmuz sonlarında doğar.
Bu günlerde.
Ve onun doğuşuyla birlikte aşırı sıcaklar ve yangınlar başlar.
Romalılar bu döneme Sirius'un Köpek Takımyıldızı'nda olması nedeniyle “köpekyıldızının günleri”  anlamını taşıyan  "Dies Caniculares” adını verdiler. Yüzlerce yıl bugünlerde sıcaktan ve yangından kurtulabilmek için binlerce kahverengi köpek kurban ettiler.
Ama  MS 64'te böyle bir Temmuz sıcağında Roma'nın o tarihi yangında kül olmasını önleyemediler.
Tıpkı Efesliler'in  M.Ö. 356 yılının 21 Temmuzunda, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı'nın tamamen yanmasını önleyemedikleri gibi.

Sirius'un Temmuz ayında doğmasıyla başlayan bu aşırı sıcak dönem diğer Avrupa kültürlerini de etkiledi, İngilizler "Dogdays", Almanlar "Hundstage", İspanyollar "Dia de Perros", Amerikalılar ‘Dog Day Afternoon’ dediler. 
Araplar da "eyyâmu’l-kelb”
Köpek günleri, Sirius günleri yani.
Osmanlılar ise çok sıcak günler anlamına gelen  "Eyyam-ı Bahur"
Çin kültüründe Sirius sevilmez, cehennemi hatırlatır. Antik Çinlilerin köpekleri katlettikleri festival yine Sirius  ile ilişkilidir.

*.   *.   *

İçinde bulunduğumuz ay "Temmuz"un ismi Dumuzi'den gelir.
Dumuzi Sümerler'in Çoban Tanrısı'dır.
Sümer mitolojisine göre BereketTanrıçası İnnana ile yaşadığı aşk gerekçesiyle diğer

tanrılar tarafından cezalandırılmış, yeraltına cehenneme gönderilmiştir.
Her yıl bu dönem yeryüzüne çıkar ve beraberinde cehennem sıcağını ve ateşini yanında getirir.
Dumuzi ismi Mezopotamya ve ortadoğu kültürlerinde zamanla Dumuzid, Tammuz, Tamuz ve Temmuz olarak dile getirilmiştir.

*.  *.   *

Temmuz'un son günlerindeyiz
Sirius gökyüzünde doğdu.
Dumuzi yeraltından çıktı.
Binlerce yıllık döngü devam ediyor.
Aşırı sıcaklar ve yangınlar dünyayı sarmış durumda.
Sadece Türkiye'de değil çok yerde yangın  var.
Bizler elbette eski kültürler gibi batıl inançlara sarılamayız.
Sırf iktidara muhalefet etmek amacıyla saçma sapan suçlamalara, akıl almaz komplo teorilerine, hayali düşmanlara sığınamayız.
Sorgulayıp, dayanışmak zorundayız.
Bence sormamız gereken şu.
Binlerce yıl bu günlerin yangın günleri olduğu bilinmesine rağmen devleti yönetenler ne tedbirler aldılar?
Bugüne kadar doğanın sermaye tarafından katledilmesine göz yuman iktidar kanadı, almadığı tebdirleri örtbas etmek için neden iklim krizine sığınıyor?
Neden devletlünun uçak filosu varken, yangın söndürme uçaklarımız bu kadar az?
Neden Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun, buralarda yapılacak her türlü  tesisler"i yapanların cezası Seri Yargılama Usulünü kabul ettikleri sürece yarısına düşüyor?

Neden  ormanı yakarken yakalanmayanın, yakılmış ormanda istediği tesisi inşa edenin cezası yarıya düşürülüyor?
Ve toplum olarak kendimize sormamız gereken en önemli soru.
Neden Şahin Akdemir gibi gönüllü olarak söndürme ekiplerine yardıma koşan bir kaç  kişi can verirken, yüzlerce insan plajlarda şezlonglara uzanmış yangını seyrediyor?
Gerçekten neden?


Öne çıkan

PİYANOLARI DA ZİNCİRE VURURLAR

Bir piyanoyu neden susturmak ister bir rejim? Bu sorunun cevabı, sadece müzikte değil, müziğin taşıdığı anlamda gizli. Çünkü b...