Rüzgarın, denizin tuzlu kokusuyla harmanlandığı Datça kıyılarında, her şey bir fikirle başlamıştı. Bir kıvılcım gibi bir akıl, bir yürek, bir cesaret...
Bu fikir, Necati Sağır’ın denize aşık ruhundan doğmuştu. Okyanusların derinliklerinden yükselen devrimci bir dalga gibi, küçük bir kıyı kasabasında yankı bulmuştu. Yıl 2006'ydı. Bir avuç insan, bir hayalin peşine düşmüş, soğuk kış sularına meydan okuyarak Datça Açık Deniz Kış Yüzme Maratonu’nun ilk kulaçlarını atmıştı. O gün kimse bilemezdi, bu fikrin bir gün bir fırtına gibi büyüyüp Arşipel'i ve Mare Nostrum'u saracağını.
Ama fikirler böyledir; bir kez doğduklarında, ne fırtınalar, ne dalgalar onları durdurabilir. 19 yıl içinde o küçük kıvılcım, uluslararası bir ateşe dönüştü. Bugün, dünyanın dört bir yanından yüzücüler, denizin ve dostluğun çağrısına kulak verip Datça’ya akın ediyor. 500’e yakın sporcu, o mavi sulara kendilerini bırakıyor; kimileri yarışıyor, kimileri bir ideal uğruna kulaç atıyor.
Necati Sağır’ın hayali denizle başlamıştı, ama kökleri çok daha derinlere uzanıyordu. Trabzon’un Karadeniz’i kucaklayan Araklı ilçesinin Kalecik Köyü’nde büyüyen bir çocuktu o. Sabahın erken saatlerinde, okula gitmek için bazen beş kilometrelik yolu yüzerek kat ederdi. Denizin her dalgası, her kıpırtısı, onun ruhuna devrimci bir cesaret aşılıyordu. Belki de o yüzden, hayatının her döneminde bir köprü inşa etme sevdasına kapıldı.
1960’ların sonunda, Hakkari’nin Zap Suyu üzerine bir köprü hayaliyle başlayan hikayesi, onun devrimci kimliğinin simgesiydi. Devletin göz ardı ettiği köylülerin derdine derman olmak için bir avuç devrimci gençle birlikte kolları sıvadı. "Boğaza değil, Zap Suyu’na köprü!" diyerek başlayan kampanya, dayanışmanın ve emeğin gücünü gösteren bir destana dönüştü. Üç ay gibi kısa bir sürede Zap Suyu Köprüsü tamamlandı. O köprü, yalnızca iki yakayı birleştiren bir yapı değildi; aynı zamanda halkın umudunu, gençliğin cesaretini ve devrimin özünü temsil ediyordu. Necati Sağır, bu köprünün mimarlarından biri olarak tarihe geçti.
Ancak, köprüler sadece fiziksel yapılar değildir; bazen insanlar arasında da kurulur. Necati Sağır, ömrünü barışın ve dostluğun köprülerini inşa etmeye adadı. Datça’da yalnızca bir yüzme maratonunu hayata geçirmekle kalmadı, aynı zamanda Türkler ve Yunanlılar arasında barış kulaçlarını mümkün kıldı. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, Datça ile Simi Adası arasında denize bırakılan her kulaç, iki millet arasında atılan bir dostluk köprüsüydü. Denizler, savaşlara tanıklık etmiş olsa da bu defa barışa ev sahipliği yapıyordu.
Necati Sağır yıllardır Datça’da yaşıyor. Gözleri denizle buluştuğunda, yüzünde bir devrimcinin gururu, bir denizcinin sükûneti beliriyor. Çünkü o, hayatta en çok şuna inanıyor: Bir fikir, yeterince güçlü bir yürekle birleştiğinde, dünyayı değiştirebilir. Denizlere köprü kurmuş bir adamın hikayesi, işte bu yüzden bir masal değil, bir hakikattir.
Datça Açık Deniz Kış Yüzme Maratonu'nu her izlediğinizde bu hikayeyi anımsamanız dileğiyle.
Görsel katkı: Evren Ersoy