29 Ağustos 2019 Perşembe
2 BİN YILLIK DUVARIN ANLATTIKLARI.
Fiyatlar almış başını gidiyor.
Herşey ateş pahası.
Tatil beldelerine gelen turistler ne yiyeceğini, ne içeceğini şaşırmış durumda.
Çay 4 lira.
Maden suyu 7 lira.
Bira 20 lira.
İçkili balık restoranına otursa, iki kişi en az 500 lira.
Et lokantası da çok farklı değil.
Pazarlar da bile fiyatlar tam gaz.
Domates 5 lira.
Üzüm 8 lira.
Kiraz 12 lira.
5-10 yaprak marul bile 4 lira.
Patatesi, kuru soğanı sormayın.
Toprakta kendi kendine yetişen semiz otunun demeti bile 1.5 lira.
En insaf.
Serbest Piyasa Ekonomisi diyorlar buna kapitalist ekonominin savunucuları.
Ve ısrarla da savunuyorlar.
Fiyatlara müdahale edilemez.
Rekabet aşırı pahalılığı dizginler.
Ve ekliyorlar; başka bir sistem yok.
He.
* * *
Nasıl yok.
Yatağan’daki Stratonikeia antik kentinde 2000 yıllık bir duvar var.
Meclis binasının dış duvarı.
Toplam 23 metrekarelik bir alan.
2000 yıl önce kenti yöneten meclis üyeleri üretici ile tüketiciyi biraraya getirip, 200’den fazla ürünün fiyatını bu duvara kazımış.
Halka diyorlar ki, belirtilen bu fiyatlardan fazlasına sakın mal alma.
Üreticiye de diyorlar ki, tavan fiyat bu, altına satabilirsin, üstüne asla.
Dönemin para birimi Denarius.
Örneğin birinci kalite zeytinyağı litresi 40 Denarius. İkinci kalite 25. Birinci kalite zeytin 45, balık 9,5. Bir deve yükü odun 50, bir kağnı odun 150.
200’den fazla ürünün tek tek fiyatları duvarda halka ilan edilmiş durumda.
Para yerine mal değişimi de mümkün.
Örneğin 1 deve yükü odun 6 tane balıkla değişiyor. 2. kalite zeytinyağı verip 3 tane balık alınabiliyor.
Enflasyon denen bela yok.
Bu fiyatlar sonsuza dek geçerli.
Aynı uygulamayı Efes, Halikarnassos gibi Ege ve Akdeniz’deki çok antik kentte görebiliyoruz.
Amaç üretici ve tüketici hakkını koruyup onları desteklemek.
2000 yıl önce.
2000 yıl sonra.
Hangisi insanca sizce?
2 BİN YILLIK BİR MEZAR TAŞI VE KAN PAZARI.
İsimleri Roma ordusunun en önemli piyade silahı "gladius"tan geliyordu.
Genelde köleydiler.
Satın alınıyor, eğitiliyor ve ölümüne dövüştürülüyorlardı.
Şehir şehir dolaştırılıp, amfitiyatrolarda tapınak rahiplerinin düzenlediği ölüm gösterilerine çıkarılıyorlardı.
Her biri ayrı bir silah kullanıyordu.
Kimi kılıç, kimi örs, kimi mızrak.
Gösteriden bir gün önce kent ilanlarla donatılıyor ve bilet satılıyordu.
Halkın en büyük eğlencesi bu dövüşlerdi.Kum üzerinde kan pazarı kuruluyordu.
Dövüşen iki gladyörden biri ölüyordu.
Yere düşen ilk kan dalması daha kum tarafından emilmeden, izleyici daha çok kan istiyordu.
Oluk oluk kan.
Ne kadar çok kan, o kadar çok heyecan.
Yaralanan gladyatör acı içinde kıvranırken, yaşayıp yaşamayacağına bir imparatorluk yetkilisi asilzadenin baş parmağı karar veriyordu.
Parmak genelde yere doğru çevriliyordu.
Bu ölüm demekti.
Kazanan gladyatör rakibine son darbeyi vurduğunda, tribünler zevkten kendinden geçiyordu.
Ve kan çerçisi varlıklı aileler, zenginliklerine zenginlik katıyordu.
*. *. *
MS 200'lerin sonlarıydı.
Muğla yöresinde nam salmış bir gladyatör vardı.
İsmi Droseros’du.
İmparator Kültü Rahibi ve Çelenk Taşıyıcısı, Metrodoros oğlu Hiera Komeli Uliades tarafından bir köle pazarından satın alınıp, Stratonikeia'ya getirilmişti.
Zengin bir ailenin himayesindeydi.
Gladyatör okulunda yetiştirildi.
İri yarı, kaslı, atletik bir vücuda sahipti.
Kısa bir kılıç(glavius) ve kalkan(scutum) kullanırdı.
Başına yuvarlak bir miğfer geçirir, dizlerinin üstüne kadar metal korumalıklar takardı.
Göğsünde, Sırttan çapraz şekilde kayış ve tokalarla tutturulan metal levha vardı.
O levhada bir gorgon kabartması bulunurdu.
Mitolojik inanca göre gorgonların baktığı kişi taş kesilirdi.
Droseros'un rakibi taş kesilsin diye bu kabartma göğüs levhasına konulmuştu.
Sahibi tarafından Hierapolis(Pamukkale), Nysa(Aydın Sultanhisar) ve Milet(Didim) arenalarında dövüştülürdü.
Dövüşten bir gece önce krallara layık bir yemek sunulurdu kendisine.
Belki de son yemeği olur diye.
Yemeğini yer, erkenden uyur ve ertesi gün öğleden sonra kum üzerinde kan pazarına çıkardı.
Arena'da acımasızdı.
Kalkanıyla kendisini savunurken, kısa kılıcıyla rakibini delik deşik ederdi.
Adı bölgede nam salmıştı.
Herkesin izlemek istediği gladyatörlerden biri olmuştu.
Arenaya 17 kez çıkmış, 17'sinde de hayatta kalmayı başarmıştı.
O artık bir ölüm makinasıydı.
Efsaneydi.
Ama onca alkışa, onca övgüye ragmen bir şeyi çok iyi biliyordu.
Hayatı bir baş parmağın hareketi kadar değersizdi.
Ve bir gün o baş parmak yeri gösterdi.
Efsane Droseros 18'nci dövüşünde öldü.
Stratonikeia'ya gömüldü.
Mezar taşına şöyle yazıldı.
"Beni, Kader Tanrıçası’nın oyunlarıyla Akhilleus öldürdü. Bir zamanlar arenalarda ben vardım, şimdi Akhilleus var."
Yaşadığımızbu topraklar Droseros ve benzeri gladyatör hikayeleri ile dolu.
Bu hikayelere meraklıysanız, mutlaka antik kent Stratonikeia'yı ziyaret edin.
Şanlı gladyatör Vitalis'in, Khrysopteros'un, Amaraios'un, Khrysos'un ve daha nicelerinin hikayesini dinleyin.
Stratonikeia kazı başkanı Prof.Dr. Bilal Söğüt şimdi müthiş projenin peşinde.
Yakında gladyatör mezarları bir açık hava müzesinde sergilenecek.
O mezarları gezerken, gladyatörlerin arenaya çıktıkları zaman söylediği sözler kulaklarınızda çınlayacak.
"Birazdan ölecek olanlar, sizleri selamlıyor"
5 BİN YIL SONRA DİRİLEN KADIN
Karyalıydı Hekate.
Anadolulu.
Asterie ile Perses'in çocuğuydu.
Gecelerin ve karanlıkların kızıydı.
İsmi "en parlak olan" anlamına gelirdi.
Anaerkil Anadolu'nun en önemli ana tançılarından biriydi.
Ay tanrıçasıydı.
Milyonlar ona tapardı.
Yunan mitolojisine Anadolu'dan geçmişti.
Sonra ünü tüm akdenize yayıldı.
Frigler Pessinus dediler ona.
Atinalılar Minerva.
Kıbrıslılar Venüs.
Giritliler Diana.
Sicilyalılar Proserpine.
Elevsisliler Ceres.
Mısırlılar ise İsis.
Ya da Hermes.
*. *. *
Üç bedene sahipti.
O üç beden; bir kadının kız çocukluğunu, anneliğini ve anneanneliğini sembolize ederdi.
Hilal şeklindeki ay onu betimlerdi.
Elinde tuttuğu meşale aydınlığı simgelerdi.
Amerika'nın ünlü özgürlük heykeli Hekate'den esinlenmişti.
Romalı filozof Lucius Apuleius Metamorfozlar adlı eserinde şöyle anlatıyordu, Hekate'yi.
“Ben her şeyin doğal annesi, bütün öğelerin sahibesi ve yöneticisi, bütün dünyalarda insan neslini başlatan, kutsal güçlerin reisi, cehennemdeki her şeyin kraliçesi, cennette yaşayanların önde geleniyim.
Bütün Tanrıların ve Tanrıçaların göründüğü tek biçim benim.
Gökyüzünün gezegenleri, denizlerin bütün rüzgarları, ve cehennemin acıklı sessizliği benim irademle idare edilir. Tüm dünyada değişik biçimler, farklı gelenekler ve bir çok adlar altında anılan benim adımdır, tapınılan benim kutsal varlığımdır."
Ozan Hesiodos Thegonia’da şu mısraları yazdı onun için.
"Ölümsüzlerin saygısı büyüktür Ona,
Bütün yeryüzünde kurban kesen her ölümlü
Hekate’nin adını anar yakarışlarında.
Kimin dileğini iyi karşılarsa o tanrıça
Onun elde edemeyeceği bir şey yoktur.
Ona bütün mutlulukları vermek elindedir
Ünlü Gaia ve Uranos’un çocukları
Kendi paylarından pay vermişlerdir ona
Kim hoşuna giderse Hekate’nin
Yardım görür ondan.
Meydanlarda kalabalıklar içinde
Kimi isterse onu parlatır Hekate."
*. *. *
Hekate beş bin yıldan fazla bu topraklarda.
Nerede biliyor musunuz?
Muğla-Milas yolunda Yatağan’ı geçer geçmez antik Karya kenti Stratonikeia'nın dini merkezi Lagina bölgesinde.
Bugünkü ismiyle Turgut Köyü'nde.
Ya da eskilerin dediği gibi Leyne'de.
Hekate tapınağı 5000 yıldır tüm ihtişamıyla orada.
Dünyadaki en önemli üç pagan mabetinden biri.
Her yıl yüzlerce turistin uğrak yeri.
M.Ö.81'den itibaren Lagina’da her dört yılda bir festival yapılırdı.
Bir diğer adıyla “anahtar taşıma festivali."
Binlerce insan 8,5 kilometrelik kutsal yolu katledip, Hekate tapınağının anahtarını Stratonikeia’ya götürürdü.
Anahtarı genç kızlar taşır, genç erkekler onlara eşlik ederdi.
Bu törenlerde halka para dağıtılır, bedava yiyecek, içecek ikram edilirdi.
En önemlisi de barış ve dostluk ön plandaydı.
Hekate'nin yanında savaş yoktu.
En savaşçı amazonlar bile bu tapınakta silah bırakırdı.
*. *. *
Bugün dünyada 300 milyondan fazla Hekate'ye inanan insan var.
İngilizler'in ünlü rock grubu Led Zeppelin üyeleri de.
Milyonları kendisine hayran bırakan Led Zeppelin'in efsane parçası "Stairway to Heaven"ı Hekate için yazdıkları biliniyor.
"Bir kadın yürüyor hepimizin tanıdığı
beyazlar içinde parlayan ve herkese göstermek isteyen
herşeyin nasıl altına dönüştüğünü
ve dikkatli dinlerseniz eğer size de ulaşacaktır ezgi
hepimiz bir ve birimiz hepimiz olduğunda
bir kaya gibi sağlam olup yuvarlanmadığımızda
ve bir merdiven satın alıyor cennete."
Grup üyelerinin bazıları öldükleri zaman Lagina'daki Hekate tapınağına gömülmek istediklerini bile söylemişlerdi.
*. *. *
Datça'lı iki sanatcı arkadaşım Zeynep Bozoglu ile Ozbilen Gokgol'ün resim sergilerini görmek için hafta sonu Stratonikeia'daydım.
Gördümlerim, dinlediklerim sevindiriciydi.
İki ören yerinde Muğla turizmi adına muazzam işler yapılıyor.
Lagina'daki Hekate Tapınağı ve kutsal yol şimdi müthiş bir proje ile yeniden hayata kazandırılacak.
Stratonikeia Kazı Heyeti Başkanı, Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Bilal Söğüt bu amaç için ekibiyle gece gündüz çalışıyor.
Antik kentin kuzey kapısı, 8,5 kilometrelik kutsal yol, yol üzerindeki çeşmeler ve mezarlar tek tek restore ediliyor.
Arkeologlar yaz sıcağında durmaksızın ter döküyor.
Profesöründen doçentine, asistanından stajerine heyecan yüksek.
Yatağan Kaymakamı Hayrettin Çicek, Yatağan Belediye Başkanı Mustafa Toksöz, Muğla Müze Müdürü Sabiha Pazarcı çalışmalarla yakından ilgileniyor.
Onlar da heyecanlı.
Çalışmalar bittikten sonra bölge canlanacak.
Binlerce turist Stratonikeia ve Lagina'ya akacak.
Antik çağın kutsal kadını 5 bin sonra yeniden hayat bulacak.
Bölge antik çağdaki gibi paganların haç yeri olacak.
Kömür ile karalar bağlayan Yatağan insanı, Hekate'nin meşalesiyle parlayacak.
Emeği geçenlere selam olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne çıkan
PİYANOLARI DA ZİNCİRE VURURLAR
Bir piyanoyu neden susturmak ister bir rejim? Bu sorunun cevabı, sadece müzikte değil, müziğin taşıdığı anlamda gizli. Çünkü b...
-
O, bir dağ çocuğuydu. Sislerin ardında saklı Maçka’nın yamaçlarında doğdu. Yüreği, "Göklerde Kartal Gibiydim" derc...
-
"10 Kasım'da her yer kapalıydı, genelevler kapalı mıydı bilmiyorum?" diyen her devrin iktidar borazanı, sözde gazete...
-
Sokakta tozlu topun peşinden koşan çocuklar, hayallerinde onun adını mırıldanırlardı. " Ver Lefter’e, yazsın deftere! ...