20 Şubat 2025 Perşembe
İŞTE DİPLOMA
MS 1. yüzyılda Anadolu’nun toprak kokan köylerinden birinde, yoksulluk içinde büyüyen Gemellus adında bir çocuk vardı. Çamura bulanmış ayaklarıyla tarlalarda koşarken ne büyük bir savaşçı olacağını, ne de adı binlerce yıl sonra anılacağını bilemezdi.
Gençlik çağına eriştiğinde, ekmek aslanın ağzında değil, doğrudan lejyonların elindeydi. O da kılıcını kuşandı, Roma'nın Ege'deki askeri birliklerine katıldı. Kimi zaman kılıçlarla boğuştu, kimi zaman düşman okları ensesinde ıslık çaldı. Tam 25 yıl boyunca Roma İmparatorluğu’na hizmet etti. Onun için kan, ter ve gözyaşı döktü. Ve nihayetinde, savaş meydanlarından emekliye ayrıldığında, Roma ona bir ödül sundu: Bronz bir diploma!
Bu diploma, yalnızca bir parça metal değildi; aynı zamanda Roma vatandaşı olmanın ve birçok sosyal haktan faydalanmanın anahtarıydı. O dönemde diploma kazanmak için yıllarca mücadele etmek gerekiyordu. Çünkü diploma, bir şerefin, emeğin, çabanın simgesiydi. Öyle kolayca var edilmezdi, uydurulmazdı.
Aradan 2000 yıl geçti, Gemellus’un diploması Amerika’da ortaya çıktı! Türkiye, bu tarihi belgeyi vatanına geri getirmek için hemen harekete geçti. Büyük çabalar sonucunda, bugün Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Bir diploma, ne kadar eski olursa olsun, gün yüzüne çıkmanın bir yolunu bulur. Eğer gerçekten varsa, er ya da geç bir yerlerden ortaya çıkar.
Ya yoksa?
İşte onu arkeologlar bile bulamaz.
SONSUZLUĞUN MOR ÜLKESİ
Tarih boyunca renkler yalnızca doğanın bir parçası değil, aynı zamanda medeniyetlerin ve kültürlerin taşıyıcısı oldu.
Bunlar arasında mor, ihtişamı, gizemi ve asilliği temsil eden özel bir renkti. Tarih sahnesinde kralların, imparatorların ve ruhani liderlerin tercih ettiği bir ton olmasının yanında, edebiyat dünyasında da melankolinin, tutkuların ve düşlerin rengi olarak kendine yer buldu.
Antik çağlarda mor, yalnızca en ayrıcalıklı kişiler için ulaşılabilir bir renkti. Fenikeliler tarafından MÖ 1500’lerde keşfedilen ve "Tyrian Moru" olarak bilinen bu renk, deniz salyangozlarından elde edilen son derece kıymetli bir boyaydı. Bir gramı için binlerce salyangoz gerekiyordu ve bu durum moru, Roma İmparatorluğu’nda yalnızca senatörler ve imparatorların giyebildiği bir statü simgesi haline getirdi.
Bizans İmparatorları morun önemini daha da ileri taşıdı. "Porphyrogennetos" yani "Mor Oda’da Doğan" unvanı, kraliyet soyundan gelenlerin yalnızca bu renkle ilişkilendirilen özel bir odada dünyaya gelmesini ifade ediyordu. Mor, aynı zamanda kilise ve ruhban sınıfı için de kutsallığın rengi olarak kabul edilerek piskoposların cüppelerinde kendine yer buldu.
Edebiyat dünyasında mor, çoğunlukla gizemli ve derin anlamlar taşıyan bir renk olarak görüldü. Romantik akımın önde gelen şairleri moru, düşlerin ve ruhsal derinliğin bir ifadesi olarak kullanıldı. Lord Byron, Edgar Allan Poe ve Baudelaire’in şiirlerinde mor, karanlık tutkuların ve melankolinin sembolü olarak sıkça karşımıza çıkar.
Modern edebiyatta ise mor, özgürlüğü ve bireyselliği temsil eden bir renge evrildi. Alice Walker’ın Pulitzer ödüllü "The Color Purple" (Mor Renk) adlı romanı, siyahi kadınların mücadelelerini ve içsel yolculuklarını morun anlam dünyası içinde ele alır. Mor, burada hem acının hem de umudun bir simgesi olarak işlenir.
Bugün mor, hala asaletin, zarafetin ve farklılığın bir simgesi olmaya devam etmekte. Sanatta ve modada, sıra dışılığı ve sofistike bir estetiği temsil ediyor. Aynı zamanda ruhsal dinginlik ve mistisizm ile ilişkilendirilen bu renk, çağdaş edebiyatta ve şiirde de bireyselliği ve özgünlüğü simgelemekte.
Antik dünyanın ihtişamlı renklerinden biri olarak doğan mor, edebiyat dünyasında da melankoliyle, derin tutkularla ve özgürlükle bütünleşti, hem kralların hem de şairlerin vazgeçilmez rengi oldu.
Ne güzel diyor Adnan Yücel.
“Bir tabak yaşam istiyoruz garson.
Şöyle zulümsüz köşesinden.
Biraz umut, bir bardak da mutluluk.
Ama sonsuzluğun mor ülkesinden.”
Ya Hasan Hüseyin Korkmazgil.
"Sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne çıkan
KOPMUŞ BEDENLER KAYBOLAN HAYATLAR
Onlar, artık eksik olan bedenleriyle savaşa geri dönen adamlar… Kolları ve bacakları kopmuş, ama ruhları hala ayakta. Et ve kem...
-
Tarih MÖ 1184 ’tü. Truvalı Paris , o dönemin en güzel kadını olarak kabul edilen Sparta Kralı Menelaus ’un karısı Helen ’i...
-
"10 Kasım'da her yer kapalıydı, genelevler kapalı mıydı bilmiyorum?" diyen her devrin iktidar borazanı, sözde gazete...
-
Sokakta tozlu topun peşinden koşan çocuklar, hayallerinde onun adını mırıldanırlardı. " Ver Lefter’e, yazsın deftere! ...