20 Aralık 2020 Pazar

GÖKYÜZÜNÜN EFENDİLERİ KUCAKLAŞIYOR


Jupiter.
Güneş Sistemimizin devi..
Ondandır antik dönemde en güçlü tanrı kabul edilmesi.
Atlas’a evreni taşıma görevini veren odur.
Yay burcunun efendisidir.
Mezopotamya’nın uğurudur.
Sümerler’in Enlil’i.
Roma’nın sevgili Tanrısı.

*. *  *

Satürn.
Jupiter’in babası.
Tarım ve bereket Tanrısı.
Barış, adalet, düzen ve güvenliğin temsilcisi.
Zamanı kontrol eden, disiplin ve ahlak kurallarını belirleyen efendi.
Adına festivaller, bayramlar düzenlenen bir yüce.

*. *. *

Antik çağda hemen hemen tüm uygarlıkların Tanrı kabul ettiği bu iki gezegenin 21 Aralık gecesi randevuları var.
800 yıl aradan sonra ilk kez birbirlerine bu kadar yakınlaşacaklar.
Yani "Gökyüzü’nün Efendileri" kucaklaşacak.
21 Aralık en uzun gece.
Kış Gündönümünün başlangıcı.
İnsanoğlu tarih boyu bu iki gezegenin kucaklaşmasını yeni bir dönem olarak benimsedi.
Onların her buluşmasında kahinler felaket tellallığı yaptı.
Kıyamet,  dünyanın sonu geldi diyenler bile oldu.
Büyücüler, falcılar, rüyacılar , şaklabanlar masal üstüne masal yazdı.
Astroloji denilen ve bilimin en temel ilkeleriyle çelişen  bir sahte bilim türü hayal gücünün sonsuzluğunda turladı.
Kendine astrolog ünvanı verenler, neler neler söylediler.
Bugün de söylüyorlar.
Pandemi bitecek, diktatörler devrilecek, topraktan bereket fışkıracak.
Peki inananları var mı?
Maalesef milyonlar.
Oysa bizim güneş sistemimizin 5 milyar yıla uzanan bir geçmişi var.
Bu gezegenler binlerce kez birbirlerine yakınlaşıp, uzaklaştılar.
Bundan 2000 yıl önce Knidos’ta yaşayan bilge, matematikçi, astronom Eudoxus, bu buluşmalara özel anlamlar yüklememiş, aksine gezegenlerin hareketlerine ilişkin ilk sistematik açıklamaları yapan insan olmuştu.
Eudoxus yaşadığı topluma “sizin tanrı diye inandığınız gezegenler, dünya gibi birer taş kütlesi” demişti.

*. *. *

Neyse.
Burçları, falları, kehanetleri bir tarafa bırakalım.
Bugün gökyüzünde muhteşem bir şölen gerçekleşiyor.
Güneş Sistemimizin efendileri birbirine kavuşuyor.
Hava bulutsuz olursa, ya kahvenizi, ya şarabınızı alın yanınıza, bir anlam yüklemeden bu şöleni izleyin. 
İzlerken, aklınıza tarihin en önemli gökbilimcilerinden Carl Sagan’ın şu sözleri de gelsin.
“DNA’mızdaki nitrojen, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, elmalı turtamızdaki karbon, çöken yıldızların içlerinden yapıldı. Hepimiz birer yıldız tozuyuz."
Aslında Jupiter ve Satürn gezegenleri de ne tanrı, ne efendi, ne de yüce.
Tıpkı bizler gibi çöken yıldızların içlerinden kopan yıldız tozları.

ŞU NOKTAYA İYİ BAKIN.



"Şu noktaya iyi bakın.
Orası evimiz.
O biziz.
Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor.
Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde, bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne.
Bütün o imparatorlar, generaller ve diktatörler tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün.
Onlar ki zafer anlarında, ufacık bir noktanın çok küçük bir kısmının ‘anlık’ hakimleri olabildiler.
Yaşattıkları sonsuz zulmü düşünün…
Bu noktacığın bir köşesini mesken tutmuş sakinlerin, başka bir köşesinde, başka sakinlere yaptıkları zulmü düşünün.
Ne çok yanlış anlaşılma yaşadılar.
Birbirlerini öldürmeye ne kadar meraklıydılar.
Nefretleri ne kadar büyüktü.

Tavrımız, kendimizi önemli sanışımız, evrende ayrıcalıklı olduğumuz yanılgısı, bu soluk mavi noktada sınava tabi tutuluyor.
Gezegenimiz, onu çevreleyen geniş kozmik karanlıkta yapayalnız bir nokta.
Bu enginlikte, bu önemsizliğimizde, bizi kendimizden kurtaracak yardımın, başka bir yerden gelebileceğine dair bir işaret yok.
Dünyamız, şimdiye kadar yaşama ev sahipliği yaptığı bilinen, tek gezegen. Türümüzün göç edebileceği başka bir yer yok.
En azından yakın gelecekte.
Ziyaret etmek mümkün. Yerleşmek, henüz değil.
Hoşunuza gitsin gitmesin, şu an için dünya, barınabileceğimiz tek yer.
Astronominin, tevazu öğrettiğini ve karekteri şekillendirdiğini söylerler.
İnsanın ahmakça kibrini, bu uzak görüntüden daha iyi temsil eden bir şey olacağını sanmam.
Bence bu, sorumluluğumuzun altını çiziyor.
Birbirimize karşı daha nazik olmalı ve bu soluk mavi noktayı koruyup el üstünde tutmalıyız.
Bildiğimiz tek yuva, o…”
Soluk Mavi Nokta (Pale Blue Dot), 1994
*. *. *

Carl Sagan..
Tarihin yetiştirdiği en önemli gökbilimcilerinden biriydi.
Amerika'nın uzay çalışmalarına büyük katkısı oldu.
Onlarca projeye imza attı.
Satürn'ün uydusu Titan ile Jüpiter'in uydusu Europe'de yüzey altında okyanuslar olacağını savundu ve bu savı Galileo uzay aracı tarafından kanıtlandı.
Uzayda dünya dışı yaşam araştırmalarına büyük önem verdi.
1985 yılında yayınladığı "Contact" isimli romanı Jodie Foster'in başrol oynadığı bir film ile beyaz perdeye taşındı.
Kendi hazırladığı "Cosmos" belgeseliyle astronominin milyonlarca insan tarafından sevilmesini sağladı.
Nükleer silahlanmaya karşı çıktı.
Doğanın mutlak korunması gerektiğini savundu.
Küresel ısınmanın dünya için en büyük tehlikelerden biri olduğu vurguladı.
1996 yılında vefat etti.
Şu sözleri hiç unutulmadı.
"DNA'mızdaki nitrojen, dişlerimizdeki kalsiyum, elmalı
turtamızdaki karbon, çeken yıldızların içlerinden yapıldı. Bizler yıldızların malzememizden yapıldık. Hepimiz birer yıldız tozuyuz."



Öne çıkan

PİYANOLARI DA ZİNCİRE VURURLAR

Bir piyanoyu neden susturmak ister bir rejim? Bu sorunun cevabı, sadece müzikte değil, müziğin taşıdığı anlamda gizli. Çünkü b...