Kayıtlar

Ağustos 21, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MARTILAR DUYDU O SON NEFESİ

Resim
1921 yılının bir Ağustos gecesiydi. Saat gecenin ikisiydi. Napoli' nin tatil beldesi Sorrenta' da tek başına bir otel odasındaydı. Ağır hastaydı. Acı çekiyordu. Acıdan kurtulmak için ilaç alıyordu. Ama artık ilaçlar da fayda etmiyordu. Yasak olmasına ragmen bir kadeh şarap koydu. Bir sigara yaktı. Terasa oturdu. Denize bakıyordu. Akdeniz parlıyordu. Yüzüne ılık rüzgar vuruyordu. Rüzgar Akdeniz kokuyordu. Şarabından bir yudum aldı. Sigarasından bir nefes. Sanki bu son gecesiydi. Sanki öleceğini anlamıştı. Şarabın son yudumuna kadar hayatını düşündü. Çocukluğunu, gençliğini ve bugünlere gelişini. Çok çalışmıştı. Mesleğinde zirve yapmıştı. Dünya ünlüsü olmuştu. Monte Carlo Operası 'na çıkmıştı.. Bir zamanlar New York Metropolitan 'ın başyıldızıydı. Grammy Yaşam Boyu Başarı Ödülü almıştı. Çok da para kazanmıştı. Büyük aşklar da yaşamıştı. Ama ya sağlık? Ya mutluluk? İşte onlarda başarısızdı. Şarabını bitirdi, sigarasını söndürdü. Üstüne uzun kollu bir giysi aldı.

SEN ALTINSIN, BEN TUNÇ MUYUM?

Resim
Bayram geldi, bizim buralar doldu taştı. Deyim yerindeyse, iğne atsan yere düşmez. Oteller, restoranlar, sahiller ana baba günü. Büyük kentlerde 11 ay beton hapishanelerden bunalan kitleler, sonunda 5-10 gün de olsa doğaya, güneşe ve denize kavuştu. Bir yılın stresini ve yorgunluğunu atıyorlar. En doğal hakları. Onlar gelince de,  bizim buralarda o klasik serzeniş yine başladı. "Datça'ya gelmesinler!" Niye? Datça tapulu malın mı arkadaş?. Özel arazin mi? Senin burada yaşama hakkın var da, başkasının yok mu? Bizler zaten sürekli bu cennetteyiz. Bırakalım diğer insanlar da gelsin, 5-10 gün bu cennetin tadını çıkarsın. Bu üstten bakış, bu ayrıcalıklı zihniyet sağlıklı bir beynin ürünü olabilir mi? Bunun "Suriyeliler ülkeme gelmesin" den farkı var mı? Kalabalık sevmiyorsan bir iki ay evden dışarı çıkma. Biraz sabret. Zaten Eylül'den sonra koskoca yarımada senin. 10 ay biz bizeyiz. Yetmiyor mu? Ayrıca. Buranın köy