2 Ocak 2025 Perşembe

GOLAN TEPELERİNİN LANETİ

Kadim zamanlarda, Golan Tepeleri’nin zirvelerinde, halkın kutsal saydığı Kaya Tanrıları yaşardı. 
Nimrut soyu bu tanrılar, Nimrut Kalesi'nde insan şekline bürünmüş devasa taş sütunlardı ve sadece toprağın adaletini değil Golan halkını da korumak için yaşarlardı. 
İnanca göre, bir yabancı Golan Tepeleri’ne zarar vermeye ya da bölgeyi ele geçirmeye çalışırsa, Kaya Tanrıları uyanacak ve toprağın intikamını alacaktı. 
Ancak yüzyıllar geçti, insanlar bu hikayeleri unutmaya başladı. Kaya Tanrıları ise sessizce uykuya daldı. 

Bir gün, komşu diyardan gelen  güçlü, gaddar bir kral, Golan Tepeleri’ni işgal etmeye karar verdi. Bu kral, Bibi adıyla biliniyordu ve fethettiği her toprağı halkıyla birlikte yakıp yıkıyor, ayağının bastığı yerde ölüm yeşeriyordu. Dünya onu savaş suçlusu bir cani olarak tanıyordu.
Golan Tepeleri’nin stratejik önemini bilen bu gaddar Bibi, ordusunu bölgeye gönderdi ve buradaki köyleri yakıp, kutsal tapınakları yağmalamaya başladı. 
Halk, tanrılarından yardım dileyerek dualar etti ama Kaya Tanrıları hareketsizdi. İnsanlar umutlarını yitirmek üzereyken, yaşlı bir kadın, köyün meydanında toplandı ve eski bir kehaneti hatırlattı. 

Kaya Tanrıları, yalnızca ‘Saf Gözyaşı’ toprağa değdiğinde uyanır,” dedi. “Birinin, Golan’ın özünü sevgiyle sulaması gerekir.” 

Yaşlı kadının torunu olan genç bir çoban kız Mira, halkın bu sözlere itibar etmediğini görünce, kendi başına harekete geçti. Mira, Kaya Tanrıları’nın bulunduğu Nimrut kutsal alanına çıktı ve onların önünde diz çöktü. Gözlerinden yaşlar dökülerek, Golan’ın halkı ve doğası için yalvardı. Ama tanrılar hâlâ suskundu. Mira, son bir çabayla, toprağı kendi kanıyla sulamaya karar verdi. Bir hançerle elini keserek kanını toprağa akıttı ve son nefesinde, “Toprak için toprağa döndüm. Ey adaletin tanrıları, bizi duyun!” diye haykırdı. 

Tam o anda, Kaya Tanrıları’nın gözleri parlamaya başladı. Dağları sarsan bir gümbürtüyle, Kaya Tanrıları uykularından uyandı. Devasa taş sütunlar insan formuna büründü ve göğe yükseldi. Golan Tepeleri’nin zirvesinde bir fırtına koptu. Bibi’nin ordusu bu gürültüyü duyduğunda, korkuyla kaçmaya çalıştı ama tanrılar onların kaçışını engelledi. Rüzgarlarla savrulan kumlar ve devasa taşlarla gökyüzü karardı. Kaya Tanrıları, işgalci askerleri birer taş figür haline getirdi ve Golan’ın derin vadilerine gömdü. 

Bibi ve ordusu, korkuyla bölgeyi terk etti ancak tanrıların laneti onun peşini bırakmadı. Nerede bir toprak fethetmeye çalışsa, ordusu taşlaşır ve toprak onu reddederdi. Mira’nın kanının döküldüğü yer, bahar geldiğinde asla kurumayan bir dereye dönüştü. 
Bugün Golan Tepeleri’nde o dereye bakanlar, suyun fısıldadığını duyar. 

Zalim Bibi'ler oldukça, kahraman Mira'lar da olacaktır ve o Mira'lar eninde sonunda halkını uyandıracaktır.

George Orwel, "İnanılan efsaneler gerçek olma eğilimindedir" der.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne çıkan

CENNETTEN KOVULANLARIN CEHENNEMİ

Dünyanın kadim bir köşesinde, bir kabilenin yaşadığı sakin topraklar vardı. Bu topraklar, nehirlerin fısıldadığı, rüzgârın ulu ...