Britanya İmparatorluğu’nun Osmanlı’ya atanmış büyükelçisi Stratford Canning, görkemli bir üniforma içinde İstanbul’a geldiğinde yıl 1825’ti.
Tanzimat’ın gölgesinde yükselen bu metropolün adeta sahibi gibi hüküm sürüyordu. Padişahın kapısı onun sözüyle açılır, sarayın taş duvarlarında yankılanan sesler, onun emriyle şekillenirdi. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'ya talimat verecek kadar yetkiliydi. İngiltere’nin gücünü Osmanlı'nın her köşesine taşıyan bu adam, yalnızca politik değil, kültürel bir yağmanın da kilit figürüydü. Çünkü tarihi eser kaçakcısıydı.
1846 yılında British Museum’a gönderdiği bir hediye, onun İstanbul’daki etkisinin en sinsi kanıtlarından biri oldu. Bu hediye, Bodrum’dan çalınmış bir mermer kabartmaydı. Kabartma, tarihçiler ve arkeologlar için eşsiz bir hazineydi.
Çünkü arenalarda hep erkek gladyatörlerin dövüştürüldüğu sanılıyordu ama bu kabartmanın üzerinde iki kadın gladyatör Amazon ile Akhillia betimlenmişti. Ellerinde kılıç ve kalkan vardı; miğferleri ise yerdeydi. Kabartmanın tepesinde yazan iki kelime dikkat çekiyordu: Özgür Bırakıldılar.
MS.1'nci yüzyıldan kalma Mermer kabartma, yüzyılların sessizliği içinde bir hikâye anlatıyordu. Geceleri meşale ışığında dövüştürülen Amazon ve Akhillia, gladyatörlerin kana bulanmış arenalarında savaşa sürülmüş kadınlardı. Onların adları, kökenleri gibi, sıradan bir Roma ismi taşımıyordu. O isimlerde Antik Anadolu'nun özgün tınısı vardı. Onlar arenada diğerleri gibi ölmek yerine, kaderlerine meydan okumuşlardı.
Tarihçiler bu hikâyeye iki farklı yorum getirdi. Kimilerine göre, Amazon ve Akhillia dövüşmüş, fakat birbirlerine üstünlük sağlayamamışlardı. Beraberlikle biten bu destansı mücadeleleri bir ödül getirmiş, hayatlarını kurtarmıştı.
Ancak diğer bir yorum daha derindi. Dövüşmeyi reddettiklerini, yere bırakılmış miğferlerinin bu direnişi simgelediğini iddia edenler vardı. Arenanın kan isteyen seyircileri önünde, kadın gladyatörler savaşmayı reddetmiş ve hayatı seçmişlerdi.
Tahliye edilmişlerdi, evet. Ama bu yalnızca fiziksel bir tahliye değildi; onlar insan onurunun çığlığı olmuş, ölüm ve savaşın karşısında bir direnişi temsil etmişlerdi. Adlarının bir taşa kazınması, sıradan bir gladyatörün ötesine geçen bu eylemlerinin kanıtıydı.
Stratford Canning, bu kabartmayı British Museum’a hediye ederken, belki de bu kadınların hikayesinden habersizdi. Onun için bu taş parçası, İngiltere’ye taşınan binlerce tarihsel eserden biriydi. Ancak Amazon ve Akhillia’nın sessiz direnişi, tarihin unutulmaz bir köşesine kazındı.
Bugün, kadınların savaşa karşı duruşu her zamankinden daha anlamlı. Amazon ve Akhillia'nın hikâyesi, geçmişten bir yankı olarak bize ulaşıyor. Kadın, savaşın değil, barışın taşıyıcısıdır. Onlar da bunu kanıtlamıştı; miğferlerini yere bırakarak, ellerine yalnızca barışın ağırlığını almışlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder