8 Ocak 2025 Çarşamba

HEKİMLER DE SUSARSA KİM KONUŞACAK?

İnsan sağlığı, toplumların en temel değeri. Sağlıklı bireyler olmadan ne ekonomik büyüme mümkün olur ne de sosyal huzur. İşte bu nedenle, sağlık hizmetlerini sunan doktorlar, hemşireler, ebeler ve sağlık çalışanları birer kahraman. Ancak bugün, bu kahramanlar onurları için mücadele ediyor. Türkiye’de sağlık sisteminin temel taşlarından biri olan aile hekimliği sistemi, bir kez daha çalkantılı günlerden geçiyor. 

Sağlık meslek örgütlerinin yıllardır dile getirdiği sorunlar, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiyle daha da derinleşti. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin %40’ı Aile Sağlığı Merkezleri'nde(ASM) karşılanırken, burada çalışan doktorların oranı sadece %15. Üstelik yeni yönetmelik, teşvik ödemeleri için neredeyse imkânsız şartlar öngörüyor ve performans sistemini daha da ağırlaştırıyor. Doktorlar yalnızca hasta tedavi etmekle değil, bir yandan da bürokratik yüklerin altında ezilmekle meşgul. 

Bunun yanı sıra, yeni düzenleme doktorların ilaç yazma yetkisini sınırlıyor. Ağrı kesici veya antibiyotik yazımı için getirilen kotalar, yalnızca hekimleri değil, aynı zamanda hastaların tedavi süreçlerini de olumsuz etkileyebilir. İnsan sağlığı, performans kriterleriyle ölçülebilecek bir meta değildir; doktorların inisiyatifine güvenmek gerekir. 

📌Doktorlar Neden İş Bırakıyor? 

Aile hekimleri ve sağlık çalışanları, yalnızca kendi hakları için değil, insan sağlığını koruyabilmek için de seslerini yükseltiyor. ASM’lerin altyapısının güçlendirilmesi, sağlık çalışanlarına güvenceli istihdam sağlanması ve hak ettikleri ücretlerin verilmesi taleplerinin arkasında, daha iyi bir sağlık hizmeti sunma isteği yatıyor. Talepleri çok net: Sağlık hizmetleri kamu tarafından desteklenmeli, nüfusa uygun sayıda hekim görevlendirilmeli, çalışanların özlük hakları iyileştirilmeli ve sağlıkta şiddet önlenmeli. 

Ancak en önemlisi, bu talepler yalnızca sağlık çalışanlarının meselesi değil; bu, herkesin meselesi. Çünkü onlar iş bırakınca aslında bir sistemin sürdürülemez olduğunu haykırıyor. 

📌Hastalar ve Hekimler Karşı Karşıya Gelmemeli

Yeni düzenlemelerin hekimler ve hastalar arasında gerilime yol açması ihtimali, halk sağlığı açısından da bir risk oluşturuyor. ASM’ye yılda en az iki kez gelme zorunluluğu veya başka bir sağlık kuruluşuna başvurma sayısının sınırlanması gibi uygulamalar, hasta-hekim ilişkisinde güvensizlik yaratabilir. Oysa sağlık hizmetleri, karşılıklı güven ve iş birliği üzerine kurulmalıdır. Hekimlere güvenmek, onlara destek olmak ve sistemin daha iyi işlemesi için birlikte mücadele etmek gerekiyor. 

📌Sağlıkta Şiddet: Önlenebilir Bir Felaket 

Bir diğer önemli sorun ise sağlıkta şiddet. Ne yazık ki sağlık çalışanları, bu kutsal mesleği icra ederken kendi güvenliklerinden endişe duymak zorunda kalıyor. Hekimlerin can güvenliği sağlanmadan, sağlık sisteminin iyileşmesini beklemek hayalden öteye geçmez. Sağlıkta şiddeti önlemek için caydırıcı ve etkili yasal düzenlemelere acil ihtiyaç var. 

📌Sağlığımızı Koruyacak Olanlara Sahip Çıkalım 

Aile hekimlerinin, sağlık çalışanlarının ve ebelerin mücadelesi, hepimizin mücadelesidir. Sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, yalnızca doktorların daha iyi koşullarda çalışmasını sağlamaz; aynı zamanda bizlere daha sağlıklı bir gelecek sunar. Unutmayalım ki, insan hayatı bir istatistik değil, bir değerdir. Ve o değeri korumak için mücadele edenleri yalnız bırakmamalıyız. 

Bugün onların sesi olmak, yarın kendi sağlığımızı savunmak demektir.
Hekimler de susarsa, kim konuşacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne çıkan

BİR BAKIMA SU ÇİÇEĞİ BİR BAKIMA ZAFER ÇİÇEĞİ

Türk edebiyatının en özgün ve etkileyici seslerinden biri olan Cemal Süreya, yalnızca bir şair değil, aynı zamanda bir duygular ...