FERMAN PADİŞAHINSA, DAĞLAR BİZİMDİR


Sabahattin Ali’nin dediği gibi..
Şehirler bazen tuzak.
İnsan sohbetleri yasak.
Ovalar dar gelir insana.
İşte o anlarda reçete bellidir.
Dağlar meskendir.
Dağlar özlemdir.
O anlarda insan dağlarda olmak ister.
Gökyüzünde bulut olmak ister.
Asi bir rüzgar olmak ister.
Çünkü dağlar özgürlüktür.
Sular gibi akmaktır dağlar.
Kuşlar gibi uçmaktır.



Arkadaşlarla Mesudiye Avlana'da köy kahvesindeyiz.
Sabah çayımızı içerken Datça dağlarını seyrediyoruz.
Heybetli tepeler bunlar.
Üzerlerinde dans eden bulutları var.
Ege'nin dağları denize dik iner.
Ege'de dağların gölgesi denize düşer.
Bahar yeli önce bu dağlardan eser.
Kekik kokar o esinti.
Şakayık kokar.
İçime derince çektim o kokuyu.
Baharın kokusunu hissettim.
Tam da o anda içimi okudu sanki.
Köylü Görgün amca girdi araya..
"Dağları mı özledin?" diye sordu..
"Evet" dedim, "Evett."
Görgün amca 75 yaşında..
Doğma büyüme buralı..
Diploma ilkokul..
Ama dağlarda ordinaryüs profesör.
"Hiçbir dağ sana gelmez!" dedi.
"Eğer dağı istiyorsan, sen ona gitmelisin."
Sonra sandalyesinden doğruldu, sopasını aldı..
“Düşün peşime” dedi, “oyalanmayın, düşün!”
Hiç durur muyuz, düştük peşine.

Önde Görgün amca, arkada biz..
Siz bakmayın 75 yaşında olduğuna.
Rehberimiz bizden dinç.
Maki, çalı, kaya, tepe dinlemiyor.
En dik arazide bile yaban keçisi gibi sekiyor.
Ben bu dönem formsuzum.
Kışın sağ ayağımda lif koptu.
İyi atlattım, atlatmasına da.
Hayli kilo aldım.
Kaslar güçsüz.
Sağ dizde menisküste milim yırtık var.
Ham vücut dik yokuşta zorlanıyor.
Lakin özgürlük verilmez.
Özgürlük fethedilir.
Dağlar özgürlükse eğer.
Her zorluğa değer.
Öyleyse durma Sedat.
Ha gayret.
Tabana kuvvet.
Düştük dağlara dağlara.
Aştık dereleri tepeleri.



Bu mevsim doğa canlanır buralarda.
Henüz toprak yumuşaktır.
Dinen lanetlenmiş domuzlar aslında doğanın birer çiftçisidir.
Onlar olmasa, ağaçlar, bitkiler yeşermez.
Geceleri dişleriyle yumuşak toprağı eşeler domuzlar.
Böylece ağaçlardan, bitkilerden düşen tohumlar toprak altına iner.
Toprağa kavuşan tohumlar yağmurla hayat bulur.
Domuzlar saban görevi yapar.
Yine yapmışlar.
O yüzden yerler çicek bahçesi bugünler.
Halı gibi sarmışlar.
Rengarenk.
Orkideler büyümeye başlamış.
Yakında köylüler sökecekler onları.
Köklerinden salep üretecekler.
Ne güzel olur kış günleri salep.
Süt, tarçın ve zencefil.
Her derde deva, muhteşem dörtlü.
Ama o kökleri sökmeseler daha iyi, neslini tüketiyorlar.
Dev papatyalar uzamış artık.
Sapları iyi meze olur bu cinsin.
Dalleme derler yörede.
Haşlayıp, sarımsak ve zeytinyağıyla servis ederler.
Nefistir.
Yöre otları yavaş yavaş yüzlerini gösteriyorlar artık.
Tilkişen, turp otu, sarı ot, labada, hindiba, ısırganotu, dilkicek, gışıyak, iğnecik, radika, şevketibostan, zemperlik.
Yakında büyüyecekler.
Anasonlu masalara tad verecekler.
Turp otunun hastasıyım.
Bir de yabani kuşkonmazın.
Masada sadece ikisi olsun bana yeter.
En sert rakı bile yağ gibi gider.
Ağaçlar binbir çeşit tomurcuk.
Renk renk.
Çağla bademler ele geliyor.
Tuza batırıp yenilir artık.
Lakin eriklerin biraz daha güneş görmesi gerek.
Gözüm dağ çileği aradı.
Böğürtlen ve yaban mersini.
Ama maalesef.
Onlar için daha erken.
Hayvanlar alemi de bahara merhaba demiş.
Sağımdan bir kertenkele kaçtı.
Biraz ilerde yavru bir yılan bir kayanın altına saklandı.
Otların üstü börtü böcekler.
Arılar yoğun mesaide.
Tepemde şahanların sesleri.
Henüz kartallar gelmedi.
Onlar Afrika'dan göç yolundalar.
Bir iki aya buradalar.
..Ve leylekler.
Onlar da daha varamadılar.
Yakında ulaşırlar.
Sonra da puhu kuşları.
Kara tavuklar.
Ve keklik sürüleri.
Bir aya kadar nisan yağmurları başlar.
Salyangozlar sarar heryeri.
Kavurmasını yaparlar.


Dereleri, tepeleri geçtik.
Zirvelerle birleştik.
Görgün amca Doğu Romalılardan kalan bir gözlem kalesine çıkardı bizi.
Tam bir kartal yuvası.
Dört tarafa hakim bir zirve.
Binlerce yıl önce yapılan taş duvarlar zamana meydan okuyor hala.
Taşların arasında testi parçaları var.
Büyük toprak kaplar bunlar.
Herhalde bunlarla kaleye su taşımışlar.
Aşağıda Mesudiye Köyü.
Ovabükü, Hayıtbükü.
Karşıda Tilos Adası.
Sağ tarafta Knidos kara suları.
Arkamızda yüce Kocadağ.
Tilos'un dağları ile Datça dağları birbirini selamlıyor.
Bu dağlar, kardeş dağlar.
Tepemizde güneş, ciğerlerimiz oksijen doluyor.
Yaşasın özgürlük.



..Ve zirvede mola zamanı.
Oturduk kayaların üstüne.
Görgün amca bir cigara yaktı.
Sonra o anlattı, biz dinledik.
Bu dağlarda eskiden geyikler varmış.
Karacalar ve de dağ tavşanları.
Avcılar soykırım yapmış.
Hiç geyik kalmamış..
Eskiden eşek sırtında çıkarlarmış buralara.
Derelerden su akarmış.
Yaz boyu dereler kurumazmış.
Şimdi yazları suya hasret toprak.
Kurtuluşta İtalyan ve Yunan savaş gemileri topa tutmuş bu zirveleri.
Dedeleri Sındı Köyü'ne kaçmış.
Eskiden de korsanlardan kaçarmış köylüler.
Sındı ismi Sığındı'dan geliyormuş
Canlarını bu dağlar kurtarmış.
Bu dağlar olmasaymış, kıyı köylerinde kimse sağ kalmazmış.


Dağlar sığınaktır, vermez kimseyi ellere.
Dağlar sevdadır, kaçan aşıkları korur..
Dağlar inançtır. Allah peygamberlerle hep dağlarda konuşmuştur..
Dağlar hürriyet, umut, su ve rüzgardır.
Marşlara konu olur.
"Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar."
Türkülere söz olur.
"Oy dağlar, yalçın dağlar.
Dumanı hırçın dağlar.
Gün olur,devran döner.
Ağlayanlar da bayram eyler."
Ve an gelir dağlar isyana hasret olur.
"Alnında yıldızlı bere.
Elinde mavzerinle.
Çıkıp dersim dağlarında
Türkü söylemek var ya."
İnsan dağlara çıktıkça daha iyi anlıyor..
Bu güzelim memleket herkese yeter.
Bu toprak hepimizi doyurur.
Öyleyse neden bu kan, bu gözyaşı, bu keder?.
Neden bu cenneti paylaştırmaz bizi yönetenler?.
Ama dedik ya dağlar umuttur.
Elbet birgün devran döner.
Korku dağları sarar.
..Ve ezilenler de bayram eder.

Çünkü ferman padişahınsa, dağlar bizimdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.