AHMED ARİF'İN BAHARI


Hava kapalıydı bugün.
Yağmur naz yapar gibiydi.
Yağsam mı, yağmasam mı?
Hafif bir poyraz esiyor.
Ama rahatsız edici değil.
Işık komünist olmuş, heryerde eşit aydınlık.
Tam fotoğraf çekme zamanı.
Güneş böyle bulutlara hapsolduğu anlarda, doğa adeta stüdyoya girer.
Gel beni çek der.



Bu sese kulak verilmez mi?
Aldım makinamı, vurdum Mesudiye tepelerine.
Önce Hayıtbükü, sonra Ovabükü sırtları.
Ahmet Arif, Sansaryan zindanlarında yazmıştı ya.
"Dağlarına bahar gelmiş memleketimin."
Gelmiş vallahi.
Milyonlar beton kentlerde hapis hayatı yaşarken, dışarıda doğa şenlenmiş.
Dağlar tepeler çiçeklenmiş.
Anemonlar sarmış heryeri.
Papatyalar.



Sarı çicekler fışkırmış.
Badem çiceklerini söylemeye gerek yok.
Onlar tam mevsiminde açtılar.
Kar gibi yağdılar.
Bir tarafta güller.
Bir tarafta karanfiller.
Ve Begonviller.
İsmini bilmediğim daha neler, neler.Her adım çiçek.
Her adım bereket.
Müthiş bir flora.
Dağ tepe rengarenk.
Riyat Gül hocanın Datça Yarımadasının bitkileriyle ilgili kitabını merakla bekliyorum.
Acaba hangileri endemik?





Çicek olur da arı olmaz mı?Arılar bal almaya başlamış bile.
Tavuklar böcek ziyafetinde.
Harık Abinin atı Düldül taze otlarla besleniyor.
Sütçü Erol'un mandası uzanmış sere serpe.
Buzağının ise keyfi yerinde.





Üç saatim doğada geçti bugün.
Nasıl iyi geldi sormayın.
Geçenlerde Datça'da 2000'li yıllarda yayınlanan Balıkaşıran Gazetesi'ni okuyorum.


Datça'nın ayaklı kütüphanesi Avukat Yusuf Ziya Özalp'in bir yazısı dikkatimi çekti..
MÖ 4'ncü yüzyılda Knidos'ta yaşayan filozof Crisippos, bunaldığı zamanlarda kendini doğaya atarmış.
Beynini boşaltana kadar günlerce, haftalarca vahşi bir hayat sürermiş.
Sonra Knidos'a büyük bir moral ve müthiş bir enerjiyle dönermiş.

Doğanın tüm hastalıklara iyi geldiğini söyleyerek, insanlığa şöyle seslenmiş.
"Doğadaki sesler, pek çok hastalığı iyileştirir, sinirli, endişeli, yorgun olduğun zaman bir ırmak kıyısına otur, gözlerini kapa, beynindeki tüm düşünceleri boşalt ve suların şırıltısını dinle. Unutma ki su, sinirlere en iyi gelen ilaçtır. Rüzgarın sesi gürültüleri yok eder, ormanın sesi ise beyni dinlendirir."
Ne kadar doğru.
Doğal Tarımın babası kabul edilen Japon çiftçi ve filozof Masanobu Fukuoka şöyle diyor.
"Doğadan ayrı kalan insan, kibre tutulup tüm hakikati yadsımaya başladı, ve kendini doğanın hükümdârı olarak bildi. Ne zaman ki uzaklaştırdı kendini özünden, var oluşun temelinden, “doğa”dan, o zaman hastalıklar sardı bedenini. şimdi de o hastalıklardan ilaç ve kimyasal bileşimlerle kurtulmaya çalışıyor."


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.