22 Ocak 2025 Çarşamba

İNSANDAN UZAK SONSUZ BİR DÖNGÜ


"Benim adım Astrea," dedi papatya, gökyüzünden düşen bir yıldızın ışığını yapraklarına saklayan bir zerafetle. Her kelimesi rüzgarla fısıldaşıyor, toprağın derinliklerine kök salıyordu.
"İyilik meleğiyim ben. Adaletin ve zarafetin sembolü... İnsanların kötülüklerine dayanamayınca, babam Zeus beni yıldızlara emanet etti. Şimdi göklerin sessizliğinden bakıyorum onlara. Her haksızlıkta, her zalimlikte gözyaşlarım düşüyor yeryüzüne. O damlalar toprağa kavuştuğunda, işte böyle papatyalar olurum. İnsanların unuttuğu iyiliği hatırlatmak için buradayım."

Tam o anda, altın kanatlarından yayılan titreşimle bir arı yaklaşarak konuşmaya katıldı. Onun sesi, binlerce çiçeğin hafızasını taşıyan bir melodi gibiydi.

"Biliyor musun" dedi arı, bilgelikle parlayan gözlerini papatyaya çevirerek, "senin baban Zeus, bebekken yalnızca benim atalarımın balıyla beslendi. Onun gücünü ve ölümsüzlüğünü bu toprakların en saf nimetlerinden aldı. Hatta Apollo’nun tapınağını bile biz inşa ettik; küçücük kanatlarımızla, büyük bir adanmışlıkla. İnsanlara o kadar çok iyilik sunduk ki, onlar Mellona adında bir tanrıça yarattılar bizden. Rahibeler bir zamanlar arı kılığına bürünür, kutsallığı taşırdı. Ama artık o günler bir masaldan ibaret."

Arı derin bir iç çekişle durakladı. Papatya, bu kadim hikayeyi ilk kez duyuyormuş gibi merakla eğildi. "Peki sonra ne oldu?" diye fısıldadı.

Arı, yorgun bir rüzgar gibi iç geçirerek devam etti:
"Neler olmadı ki... İnsanlar çoğaldı. Kentleri bizim çayırlarımızın kalbine kurdular. Çiçekler yok oldu, ardından biz mahvolduk. Tarım ilaçlarıyla zehirlendik, sahte tatlarla yerimiz doldurulmaya çalışıldı. Oysa biz çiçeklere bağlıyız, papatya. Onlar olmadan var olamayız. Çiçeksiz bir dünya, nefessiz bir dünyadır."

Papatya, narin yapraklarını şefkatle arıya doğru uzattı. "Ben buradayım," dedi sakin bir kararlılıkla. "Polenlerim sana feda. Taşı beni; ben de seninle var olayım."

Arı, minnetle başını eğerek papatyanın polenlerini bacaklarına topladı.  "Senin iyiliğinle ben, bu polenleri başka çiçeklere taşıyacağım" dedi. "Böylece, zarafetinle benim emeğim birbirine karışacak ve sonsuz bir döngü yaratacağız."

Ve böyle oldu. İnsanların unuttuğu bir köşede, doğanın sessiz nefesinde, arı ve papatya kadim bir ahenk içinde yaşadı.
Hikayeleri, bir meltemin taşıdığı fısıltı gibi insanlığa ulaştı: Doğa, dostlukla ve karşılıklı özveriyle var olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne çıkan

HASTA KUŞUN RÜYASI

Tamer Ertuna , hayatı boyunca doğanın ve sanatın izini süren bir gezgindi. 5 Şubat 1958'de İstanbul’un gri göğü altında doğd...