Asırlar evvel, Libya'nın sıcak ve sessiz topraklarında bir adam yaşardı. Adı Apsethus’tu. Derin bir yalnızlıkla çevrili bu adam, kendisini sıradan bir insandan çok daha büyük bir varlık olarak görürdü. Geceleri durgun bir suyun karşısına geçer, yüzüne bakarak kendi kendine şöyle fısıldardı: "Apsethus, sen bir tanrısın. Senden üstün ne var ki?" Bu fısıltı, onun zihninde yankılanır, ruhunu sarardı.
O dönemde, tanrılar her köşede çoğalıyor, her nesnenin, her düşüncenin bir ilahı oluyordu. Eğer bir dağın, bir rüzgarın tanrısı varsa, neden Apsethus bir tanrı olmasındı? Kendi dünyasında bu düşünceyle yükselirken, nihayet sokağa çıktı ve halkın arasında dolaşmaya başladı. Her karşılaştığı insana "Ben bir tanrıyım!" diye sesleniyordu. Ama halk kayıtsızdı. Kimse ona inanmadı.
Bu durum Apsethus’un kafasını kurcaladı. "Bir tanrı olduğumu insanlara nasıl kanıtlayabilirim?" diye günlerce düşündü. Nihayet dahiyane bir plan kurdu. Doğanın seslerini ödünç alacak, kendi tanrılığını yankılara işletecekti. Onlarca papağan yakalayıp büyük bir kafese koydu. Aylarca, sabırla uğraşarak bu kuşlara şu cümleyi öğretmeyi başardı: "Apsethus bir tanrıdır." Papağanlar artık birer canlı megafon olmuştu.
Bu işi bitirince, onları özgür bıraktı. Kuzey Afrika'nın uçsuz bucaksız gökyüzünde süzülen papağanlar, her köye, her şehre konup aynı şeyi söylüyordu: "Apsethus bir tanrıdır." Kulaktan kulağa yayılan bu söz, halkın zihnine yerleşti. İnsanlar onu bir tanrı olarak kabullenmeye başladı. Dualar edildi, tapınaklar yapıldı, hediyeler sunuldu. Apsethus artık bir ilah gibi Libya topraklarında dolaşıyor, halkın hayranlık dolu bakışları arasında hayatını sürdürüyordu.
Fakat yalanın ömrü sınırlıdır, derler. Apsethus’un zaferi de uzun sürmedi. Günün birinde, zekasıyla tanınan biri, bu oyunu fark etti. O da onlarca papağan yakaladı. Bu kez papağanlara başka bir cümle öğretti: "Apsethus bizi bir tanrı olduğunu söylemeye zorladı."
Papağanlar doğaya salındığında, bu yeni gerçeklik hızla yayıldı. Libya halkı kandırıldığını anladığında, öfkeyle toplandı. Bir zamanlar tapındıkları Apsethus'u yakaladılar ve onu cezalandırarak sonunu getirdiler.
Bu eski söylence, çağların ötesinden bir ders anlatır. Papağanların tekrar ettiği sözlere kanarsanız, yanılabilirsiniz. Sokaklarda, pazarlarda, ekranlarda yankılanan ezberlenmiş cümleler sizi kolayca aldatabilir.
Carlo Collodi’nin Pinokyo’sunda olduğu gibi, papağanların alaycı gülüşünü duyabilirsiniz.
"Söylesene! diye haykırdı iyice öfkelenen Pinokyo.
Ne gülüp duruyorsun, terbiyesiz papağan?
Papağan yanıt verdi.
Her türlü saçmalığa inanıp kendilerinin soyulmasına olanak veren aptallara gülüyorum."
Gerçek ancak gözünü açanlara görünür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder