MİLYONLARI KAHKAHAYA BOĞARKEN YÜREĞİNDE AĞITLAR YAKAN BİR ANNE.


Bugün kime Adile Naşit diye sorsanız, yüzünde bir gülümseme, yüreğinde bir burukluk hissedersiniz.
Çünkü o hepimizin "Masalcı Teyze"si, "Hafize Ana"sı, "Adile Abla"sıydı.
TRT'nin tek kanal olduğu günlerde "Uykudan Önce" programında "iyi uykular kuzucuklarım" dediğinde milyonlarca çocuk mışıl mışıl uyurdu.
Hababam Sınıfı'nda göbeğini hoplata hoplata güldüğünde, yediden yetmişe herkesi kahkaya boğardı.
O, bu toplumun mutluluk hormonuydu.
30 yıla yakın güldürdü Türkiye'yi.
Ama bizi güldürürken, kendisi için için ağladı.
Ekranda masal anlatırken, yüreğinde ağıtlar yaktı.
Sahnede komedi oynarken, gerçek yaşamı dramdı.
Hababam Sınıfı'nda kahkaha atarken, içi acıyla doluydu?
Çoğunluğumuz hiç bilmedi onun bu çilesini.
Çünkü hiç belli etmedi.
*. *. *
Adile Naşit ile eşi Ziya Keskiner'in 1952 yılında bir çocukları oldu.
Güzel gözlü, sağ yanağında beni olan sevimli bir çocuktu.
Doğuştan kalbi delikti.
Ahmet koydular adını.
Ahmet ilkokul 2. sınıfa geldiğinde rahatsızlandı..
Uzun yıllar okula gidemedi.
İlkokulu dışardan bitirdi.
1966 yılında doktorlar ameliyat şart dediler.
Ameliyat Minnesota’daki Mayo Clinic’e olmalıydı.
Dönemin parasıyla 100 bin doları topladılar.
Ahmet'i Amerika'ya gönderdiler.
Ameliyat başarılı geçmişti.
Çok iyi haberler almışlardı.
Ahmet'in sağ salim dönmesini bekliyorlardı.
Tarih 17 Haziran 1966 idi.
O gün Adile Naşit'in doğum günüydü.
Ama işinin başındaydı.
Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü Tiyatrosu'yla İzmir'de turnedeydi.
Sahneye çıkmadan bir saat önce kara haberi aldı.
Ahmet Amerika'da komaya girmiş ve ölmüştü.
Arkadaşları "turneyi iptal edelim" dediler..
"Hayır" dedi, "seyirci para verdi, bilet aldı."

Bağrına taş bastı.
Sahneye çıktı, salondaki izleyicileri kahkahaya boğdu.
Oyun bittikten sonra kuliste saatlerce ağladı.
..Ve o günden sonra hiç doğum günü kutlamadı.

*. *. -*
O gün kuzucuğunu kaybeden Adile Naşit, yıllar sonra milyonlarca kuzucuğa sahip oldu.
1987 yılında öldüğünde Türkiye görülmemiş kabalıkla uğurladı..
Ama sonra ulusalcılığıyla övünen bir gazeteci "Bizim Ermenilerimiz" başlıklı bir yazıda Adile Naşit'in Ermeni olduğunu iddia etti.
Ermeni'yi küçümsemiyor ama savunduğu rejimi övüyordu.
"Ayrım yok" der gibi.

Ne gereği vardı?
Irkı, kanı kimin umrundaydı?.
Adile Naşit hepimizin gülen yüzüydü.
Üstelik Ermeni de değildi.
Olsa, ne yazardı.
Babası Türk, annesi Rum'du.
Asıl adı Adela'ydı..
Anadolu'nun zenginliğiydi..
Ulusalcı gazeteci bunu yazınca dinciler boş durmadı.
Adile Naşit'e akla hayale gelmeyecek iftiralar attılar.
Mezarını kazdıklarını ve mezarda ters döndüğünü söylediler.
Toprak bile kabul etmiyor dediler.
Oysa o Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, sağcı, solcu, dinci ayırımı yapmadan
tüm Türkiye'yi kucaklamıştı.
Kuzucuklarını güldürmüş, düşündürmüş, mutlu etmişti.
Maalesef kuzucukları bir olup onu
kucaklamadı..
Anısına selam olsun.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.