MESUDİYE'DE GİZLİ BİR ŞAİR


Sabah posta kutusuna baktım.
Bir zarf.
"Sedat Kaya'ya" diye yazıyor.
Postaneden gönderilmemiş.
Direk kutuya konmuş.
Belli ki köyden biri.
İçinde 5 sayfalık uzun bir şiir.
Onda da imza yok.
Gönderen Datça yazılarımdan oluşturduğum "Bir Nefes Datça" kitapcığını okumuş.
Şöyle yazıyor.
"Sedat'a...
Kim demiş
gayrı Can’dan sonra
Datça’yı ölesiye seven olmazmış.
Kim demişse halt etmiş
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varsa
Her sevdalının da
Bir sevişmesi vardır.
Sevdan
Dağlara denizlere sığmaz
Cesaretin
Zalimin zorbanın karşısında
Divana durmaz.
Melisanın melteminde
İçiyorum bir bardak şarap
Vay anam
Nasıl da yorgunum
Yine geç oldu.
Bir göz atayım dedim
Uyku beni teslim almadan
Aldım emeğini elime
Broşür diye
Başladım okumaya
Bir kaç sayfa sonra
Dedim kendi kendime
İyi ki yanılmışım ahbap
Bu broşür değil
Kitap bu, kitap.
Uykum kaçtı
Doğruldum yataktan
Ben yudumlarken şarabı
O,
Tarihi geleceğe
Oya gibi işliyordu.
İmamdan henüz çıt yokken
Ağarmakta olan günü
Horozlar selamlıyordu.
Niye yaptın bunu bana
Uykusuzluktan bitmişim
Bir baktım da
Kitabını bitirmişim.
Artık kuşların cıvıltısı
Köpek seslerini bastırıyor
Kahvemi yudumlarken
Gün ağarıyor,
Tütünüm tükenmiş
Dün akşamdan beri
Sabah yürüyüşünü
Kaytarsam mı derken
Sıcak fincanda
Parmaklarım titredi
Gözüm takıldı şömineye
Ah gözüm ah
Seninle şömineye bakasım geldi.
Homeros’un
Rüyasına giren zeytine
Aşk ilan ediyorsun
Peki al yanaklı fıstıkların suçu ne
Günahı ne
Hangi yüzle bakacağız
Antepli’sine, Siirt’lisine.
Bir de
Can Baba’nın mal varlığını
İlan etmişsin
Bir şamar gibi inmiş
Deyyusların hırsızların ensesine.
Ve zeytin dikin
Zeytin barıştır
Zeytin hayattır diyorsun
Çok bilene sorarsan
Tehlikeli yaşıyorsun
Fikrinle
Rakı masalarının ötesini
Ve kızgın güneşin ateşini
Ve o ateşte kavrulan Abbas’ın
Dört bardak
Soğuk su için nasıl da vurulduğunu
Ve hala kanayan
Eski bir yarayı
Tendürük’te 33 kurşunu
Anımsatıyorsun.
Yağmur yerine
Yine deli rüzgar esiyor
Ve kalemin
Ve ince fikrin
Ve temiz kalbin
Abbas’ın yitip giden umuduna
Deliçay’ın serinliğini serpiyor.
Ah kardeşim ah
Artık hiç kimse
Ankara’dan uzak
Rakı masalarında
kardeşliği aramasın
Kardeşlik Aktur'da vuruldu.
Cesareti olan
çöp tenekesine baksın.
Çok bilenler aramasın
Kaybolmakta olan kardeşliği
Ne mayınlı sınırların ötesinde
Ne karlı dağların gerisinde
İşte orada duruyor
Kapının bir soluk ötesinde
Çöp tenekesinde.
Can kardeşim
Hal böyleyken
Ve dört can aş beklerken
İşte bunun için
Bunun için çekildi Abbas
Koca dağlara
Can kardeşim
Umudun
Engin okyanuslar gibi
Kalemin
Rengarenk çicekler çiziyor
Umut tükenmez
Ama işin zor
İşimiz zor
Bir ömür geçti aradan
Dindirmek için bu kanlı yarayı
Çözmek için bu kördüğümü
Nasıl indireceğiz Abbas’ı dağlardan
Vay sen misin
Demekle olmaz
Be kardeşim
Nasıl da unuttuk
Tek mevziden attığımız kurşunları
Çanakkale’de, Antep’te vs.
Ey kardeşler
Ey bacılar
Aramayın barışı
Dağlarda
Ovalarda
Hele gökyüzünde
Gezegenlerde
Hiç aramayın
Barış uzaklarda değil
Burnumuzun dibinde
Aktur’da çöp tenekesinde
Şiir şiir olur mu
Okurken ağlatmazsa
Sevda sevda olur mu
Yüreği dağlamasa
Can kardeşim
Nerden demlendin
Şu doğa sevdasına
Beni bir hapisten ötekine attın
Bulamazsın
Boşuna yorma kafanı
Arama
Sorma
Kim bu dizeleri yazan diye
Methiyeden hoşlanmam
Çocuklar ölmesin diye
Bin çicek bir arada açsın diye
Hapis damlarına düştüm
Sorgusuz sualsiz
Yaban ellerde kaldım
Hasret çektim
Tesbih taneleri çeker gibi
Ola ki çıkarırsan
Bir sır gibi gönlünde sakla
Ele verme beni.

(8 Haziran 2018)"
* * *
Sürpriz oldu.
Kimin yazdığını tahmin edebiliyorum.
Köyümüzde bir güzel insan o.
Şair yönünü bilmiyordum.
Yeni öğrendim.
Ve açıklanmasını istemediği için adını gönlümde saklıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.