HİÇ


Üzülmek, moral bozmak neyi değiştiriyor?
Ağlamak neyin çözümü?
“Seçimde hile var, oylar çalındı, bu halk koyun” söylemleri derdine çare mi?
Elbette değil.
Gerçek şu.
Senin beğenmediğin bu iktidardan memnun olan milyonlar var.
Üstelik çoğunluktalar.
Senden 10 milyon fazlalar.
Ve de örgütlüler.
Evet, arkalarında devlet gücü var ama yine de boş durmuyorlar.
Bir oy için kapı kapı dolaşıyorlar.
Kadınlarla, gençlerle girmedik ev bırakmıyorlar.
Kazanmak için sandıklara, seçim kurullarına koşuyorlar.
Partilerinin her kurulunda yer alıyorlar.
Beğenmesen de politika yapıyorlar.
Tek hedefe kitleniyorlar.
Onlara cahil, eğitimsiz, bidon kafa demek sana bir şey kazandırmıyor.
Aksine seni halktan koparıyor, çözümden uzaklaştırıyor.

Kendine bir bak.
Bilgi, birikim ve yaşam biçimi olarak kendini bu toplumun üstünde sanıyorsun ama bu sözde ayrıcalık sana bir şey kazandırmıyor.
Kazandırmaz da.
Çünkü paramparçasın.
Örgütsüzsün.
Genelde apolitiksin.
Sadece seçimden seçime politika konuşuyorsun
Sivil toplum kuruluşlarında yer almıyorsun.
Derneklere, sendikalara üye olmuyorsun.
Siyasi partilerde görevden kaçıyorsun.
O yüzden de hep tribünlerde oturup, hiç sahaya inmiyorsun.
Sahaya bir kahramanın çıkıp, seni kurtarmasını bekliyorsun.

Yazarlar, aydınlar, akademisyenler, gazeteciler, politikacılar bir bir hapse atılırken, tepkin “vah vah”tan öteye geçemiyor.
Gençler joplanırken, biber gazı yerken, hatta katledilirken, sadece “yuh”luyorsun.
Ülkenin bir bölgesinde insanlar öldürülürken, seyrediyorsun.
Hayvanlara tecavüz edilirken, sokaklara inmiyorsun.
Kadına şiddette, çocuğa tacizde imza kampanyalarına katılmaktan başka yaptığın bir şey yok.
Ülkenin dereleri, kıyıları, ormanları yağmalanırken, protestolarda yer almıyorsun.
Fabrikalar bir bir satılırken, eleştirdiğin AVM’lerde cirit atıyorsun.
Sanata, kültüre, bilime darbe üstüne darbe vurulmasına hiç ses çıkarmıyorsun.
Güncel bir örnek.
Muhalefet partileri bazı sandıklarda müşahitleri olmadığını bas bas bağırdı.
Seslerini kaç kişi duydu?
Kısacası elini taşın altına sokmuyorsun.

Bak sonuçta ne oldu?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diye diye yaşattığın yılanların artık yeni hedefi sen oldun.
Yarından sonra çok daha fazla hedef olacaksın.
Bu gidişle, seni kurtaracak bir kahramanın çıkmasını bekleye bekleye ömrünü tüketeceksin.
Kim bilir daha kaç yıl "Sarı Saçlı, Mavi Gözlüm Nerde" şarkısını söyleyeceksin!
Franco faşizmi İspanya'da halka nefes  aldırmazken, bir grup sosyal demokrat ünlü ressam Picasso'ya gider.
"Umudumuz sizsiniz" derler.
Picasso kızar.
"Dikta rejiminde bir kişiye umut bağlamak ahmaklıktır. Umut kendiniz olun."

Yaşamın bir anlamı olmalı.
Kahraman beklemek yerine, toplum olarak kahraman olunmalı.
Bunun da tek yolu var.
Örgütlenmek.
Bugün hala 12 Eylül darbesinin yasa ve kurumlarıyla yönetiliyoruz.
12 Eylül’ün en büyük hedeflerinden biri örgütsüz bir toplum yaratmaktı.
Örgüt kelimesini bile yasaklamışlardı.
Bu topluma, örgütlenmeyi anarşizm gibi gösterdiler.
Başardılar.
Oysa örgütsüz toplumlar, güçsüzdür.
Bir dokunuşta yerle bir olur.
Tıpkı bugün yaşadığımız gibi.
Gezide ne diyordu o pırıl pırıl gençler.
“Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiç.”
Elini taşın altına sokmadan, suya sabuna karışmadan, örgütlenmeden, tek başına bir “HİÇ”sin.
Yaşamın anlamı bir “HİÇ” olmamalı.
Ne demişti düşünür.
"Yaşam fırtınanın geçmesini beklemek değildir. 
Yaşam yağmurda dans etmeyi öğrenmektir."

Yorumlar

  1. ben 71 yaşında bir aktivistim. Bu seçimlerden sonra daha kendimi toparlayamadım. Cellatına aşıksa bir millet varya ben ne yapabilirim diye düşünüyordum nerdeyse. Bu yazı ile toparlandım. Yilgınlık yok mücadeleye devam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler geleceği yazamaz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.