İki Denizin Yitik Kenti: KNİDOS


"Yarımadaların en güzelinde, en güzel tanrıça için kurulmuş kent."
Antik dönemin önemli tarihçisi Strabon böyle anlatıyordu, Knidos'u.
Şehir planında Hippodamos'un imzası vardı.
Izgara plan deniliyordu bu yerleşime.
Kent, birbirleriyle dik açı yaparak kesişen doğrusal caddelerden ya da kare veya dikdörgen yapı adalarından oluşuyordu.
Her ev bir cadde ya da sokağa bakıyordu.
Eşitlikçi bir plandı.
Bu plan Avrupa'nın çok kentine örnek oldu.

Knidos sanat, kültür ve bilim yuvasıydı.
Bu Karya kenti, anıtsal yapıları, sanat eserleri, ticari ürünleri ve yetiştirdiği düşünür ve bilim insanlarıyla antik çağın en dikkat çeken yerleşimiydi. Dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri'nin mimarı, Knidoslu Sostratos'tu.
Fener, bir mühendislik harikasıydı.
Yıldızlarla yarışıyordu adeta.
Kaidesinde şu yazıyordu.
"Knidoslu Sostratos 'tan büyük kurtarıcı tanrılara."

Antik dönemin en iyi heykeltraşlarından biri Praxiteles'in yaptığı çıplak Afrodit heykeli Knidos'taydı.
Praxiteles sanki mermere yaşam vermişti.
Heykeli binlerce turist görmeye geliyordu.
Hatta bazıları canlı sanıp,  bir kadını öper gibi sarılıp öpüyordu.

Yine antik dönemin en iyi ressamlarından Polygontos Knidos'luydu.
Kilden vazolar üzerine muhteşem resimler çizerdi.
O inanılmaz güzel vazolar zenginlerin evlerini süslerdi.

Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoxos Knidos'luydu.
Eudoxos kent için bir anayasa hazırlamıştı.
Bu anayasa adeta Knidos'ta yaşama manifestosuydu.
Eudoxos' un geliştirdiği ve çağının  en büyük buluşu kabul edilen güneş saati, bugün hala Knidos'ta.

Dönemin ünlü hekimi Euryphon Knidos'luydu.
O ve öğrencileri zamanın ikinci büyük tıp okulunu Knidos'ta kurmuştu.
Pers kralını amansız hastalıktan kurtaran hekim Ktesias da bu topraklarda yaşamıştı.

Güçlü ekonomisi vardı.
Bir dönem nüfusu 40 bine kadar çıkmıştı.
Şarabı ve sirkesi çok ünlüydü.
Şarabının kan yaptığı ve sindirime iyi geldiği söylenirdi.
Tüm Akdeniz'e, hatta kuzey Karadeniz'e bile şarap ihraç ederdi.
Şarap üretiminin çokluğu nedeniyle amphora üretimi de çok gelişmişti.
Knidos amphoralarında mühür "kare içinde bir gemi pruvası"ydı.
Antik dönemin ünlü kabartmalı Oinophoros kaplar Knidos'ta üretilir ve dünyanın çeşitli merkezlerine ihraç edilirdi.
Halk arasında tuzlu lahana denilen sarı çiçekli, otsu bitkinin en iyisi burada yetişiyordu.
Soğanı da çok meşhurdu.

Bu görkemli kent zaman içinde harabe oldu.
Depremler yıktı ama asıl zararı tarihi eser kaçakçıları verdi.
Büyük Tiyatronun yapımında Paros ve Pentelikon mermerleri kullanılmıştı.Hepsi yekpareydi.
O mermerler önce Osmanlı'nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın konağı için Kahire'ye götürüldü.
Sonra Dolmabahçe Sarayı'nın yapımında kullanıldı.
İzzettin Vapuru, mermerleri taşımak için defalarca sefer yaptı.
Büyük Tiyatronun oturma sıraları, Dolmabahçe Sarayı'nın iç merdivenleri oldu.
Osmanlı'nın vurdum duymazlığı nedeniyle tüm değerleri tek tek yurtdışına kaçırıldı.
Çoğunda Osmanlı padişahının izni vardı.
Knidos Aslanı, Çıplak Afrodit, Oturan Demeter heykelleri bunların başındaydı.
Ayrıca yüzlerce heykel, sunak, sütun, seramik, mozaik, altın takı, sikke gibi tarihi eser talan edildi.
Soygun Cumhuriyet döneminde de devam etti.
Knidos'tan kaçırılanlar bugün Avrupa ve Amerika müzelerinde sergileniyor.
Son 30 yılda Türk arkeologların çıkardıkları ise Marmaris ve Bodrum müzelerinde sergileniyor.
Bir kısmı da ODTÜ ve Selçuk Üniversitesi’nin depolarında çürüyor.


3000 yıl önce Ege ve Akdeniz’in en görkemli kentlerinden biriydi .
Şimdi yıkık ve bitik.
Talan edilmiş.
Terk edilmiş.
Sessiz ve sahipsiz.

Knidos… İki denizin yitik kenti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.