Cebaliye, Gazze, 2025
Gökyüzü gri. Bombalanmış binaların isli duvarları arasında soğuk bir rüzgar esiyor. Sokakta, çadırların arasından yükselen duman, pişen yemeğin kokusuyla karışıyor. Menüde un çorbası, patates kızartma ve kuru ekmek var.
Yusuf, küçük elleriyle annesinin pişirdiği çorbanın sıcaklığını avuçlarında hissetmeye çalışırken, gözlerini babasına dikti. Babası, elindeki ekmek kırıntılarını bölüştürüyordu. Yaşlı gözleri, yorgun dudakları vardı. Birkaç gün önce gürültüyle çöken apartmanlarının enkazına bakarken de aynı gözlerle susmuştu.
Annesi, çorba kazanını ateşin üzerinden dikkatlice aldı. Kızı Amina’ya döndü.
“Hadi kızım, amcanlara da götürelim, onlar sabahtan beri bir şey yemediler.”
Amina, elindeki ufak metal kaseye çorba doldurdu. Dizlerinin titrediğini hissetti ama annesine belli etmemeye çalıştı. Çadırların arasından geçerken, duvarların arasında kıvrılmış çocukları gördü. Bazıları hiç hareket etmiyordu.
Tam o sırada radyo cızırtılı bir şekilde anons yaptı:
“Trump: Gazzeliler Gazze’yi terk etmeli!…”
Amina bir an durdu. “Terk etmek?” diye düşündü. Gözlerini çadırlarına çevirdi. Burası onların evi değil miydi? Burada doğmuştu, burada büyümüştü. Kardeşinin ilk adım attığı toprak burasıydı. Babası burada marangozluk yapardı, annesi eskiden okulda yemek dağıtırdı.
Babası başını öne eğdi, Yusuf’un sırtını sıvazladı:
“Gitmek mi? Biz gidecek yer bulamayız oğlum.”
Yusuf kaşığını yere düşürdü.
Amina ağzındaki kelimeleri yutkunarak tuttu.
“Terk etmek mi?”
Gaza gelmiş bir liderin, sınırlarını aşan birkaç kelimesi, onların yüzlerce yıllık toprağını bırakmalarını mı gerektiriyordu? Bir çadırın içine sığınmak yetmemiş miydi?
Babası ona hep anlatırdı. Dedeleri de göç etmişti, nineleri de. Ama hep döndüler. Çünkü burası onların evi, kökleri buradaydı.
Annesi gözleriyle çocuklarını süzdü. Gece düşmek üzereydi. Küçük Yusuf’un başını kucağına aldı.
Annesi gözleriyle çocuklarını süzdü. Gece düşmek üzereydi. Küçük Yusuf’un başını kucağına aldı.
“Uyuyun çocuklar, yarın yine güneş doğar.”
Ama ne Amina ne de Yusuf gözlerini kapatabildi. Kendi topraklarında sürgün olmuş bir halk, ne zaman uyanacaklarından emin olamazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder