19 Ocak 2025 Pazar

DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK EL

Tarih 20 Aralık 2005'ti.
Yirmi yıl öncesi. Bir umut ışığı yakılmıştı dünya için. Birleşmiş Milletler, 20 Aralık’ı "İnsani Dayanışma Günü" ilan etmiş, bu ışıkla dünyanın karanlık köşelerine adalet, eşitlik ve kardeşlik götürmeyi vaat etmişti. 
Emek sömürüsü son bulacak” dediler, “İnsan, emeğinin karşılığını alacak. Farklılıklarımız zenginlik, dayanışmamız gücümüz olacak.” 
Bunlar konuşmaya layık olmadıkları halde konuşanların sözleriydi.
Büyük sözler söylendi, kalabalıklar alkışladı. Ama zaman, bu sözlerin üstünü ağır bir toz gibi örttü. 

Bugün o vaatleri hatırlamak, bir geçmiş hayale ağıt yakmak gibi. Yirmi yıl geçti, fakat ne emek sömürüsü durdu ne de adil bir dünya düzeni kuruldu.
Aksine, fabrikalarda hâlâ ter döken işçilerin alın teri yok pahasına satılıyor. Kadınlar, eşit bir ücret için mücadele etmek zorunda kalıyor. Çocuklar, okul yerine tarlalarda güneşi karşılıyor. Oysa umut ne kadar büyüktü, değil mi? Umut, bazen insana zalim gelir. 

Dayanışma dediler, ama dünyanın dört bir yanındaki kültürel çeşitlilik nefrete kurban gitti. Kanlı savaşlarla halklar birbirine kırdırıldı. Birbirimizi anlamamız gereken yerde daha fazla ayrıştırıldık. Halkların kardeşliği, hükümetlerin siyaset sahnesinde birer propaganda malzemesine dönüştü. Birleştirmek yerine böldüler, köprüler yerine duvarlar ördüler. Ve her duvarın ardında bir yalnızlık büyüdü. 

Uluslararası anlaşmalar, kağıt üzerinde gururla taşıdıkları mühürlerin ötesine geçemedi. İklim krizi derinleşirken doğa insanlığa karşı bir ağıt yaktı, ama devletler bu çığlığı duymazdan geldi. Herkesin gökyüzünden eşit pay aldığına inanılan bir dünyada, havayı bile parayla satın alır olduk. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, sadece toplantı salonlarında yankılanan uzak bir şarkıya dönüştü.
Ve şu gerçek bir kez daha ortaya çıktı ki sermayenin kurduğu devletler ve o devletlerin oluşturduğu Birleşmiş Milletler'den Dünya halklarına bir fayda yok.
Birleşmiş Milletler dünyayı adil bir şekilde yönetecek el değil. 

Dayanışma, sadece kutlama günlerinde hatırlanacak bir kavram olamaz. Dayanışma yaşayarak inşa edilmesi gereken bir hayat felsefesidir.
Toprak nasıl yağmura ihtiyaç duyarsa, insanlık da dayanışmaya muhtaç. 
Ve bu insanlık eğer bir gün gerçekten dayanışmayı başarabilirse, işte o gün cennetten kovularak geldiğimiz bu dünya gerçek bir cennet olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne çıkan

NE GÜLÜP DURUYORSUN TERBİYESİZ PAPAĞAN?

Asırlar evvel, Libya 'nın sıcak ve sessiz topraklarında bir adam yaşardı. Adı Apsethus ’tu. Derin bir yalnızlıkla çevrili bu...