Yıl, MÖ 333. Çanakkale'nin rüzgarlı topraklarında, tarih sahnesine damga vuracak bir savaşın hazırlıkları yapılıyordu. Genç ve kararlı bir komutan, Büyük İskender, kaderini şekillendirecek Granikos
Muharebesi'nin arifesinde ordusunu bir araya toplamıştı. Karşısında, devasa büyüklükteki Pers ordusu duruyordu. Sayıca üstün bir düşmanla yüzleşmek, bir imparatorluk hayali kuran bu genç lider için yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi temsil ediyordu. Ama İskender, sayılarla değil, akıl ve stratejiyle savaşı kazanacağını biliyordu.
Savaşın öncesinde, İskender gökyüzüne baktı. Rüzgâr kurumuş otları sürüklüyor, gece yavaş yavaş çökmekteydi. Yunan tanrılarına sessiz bir dua fısıldadı. O gece, efsaneye göre korku tanrısı Phobos’a bir kurban sunmuştu. Phobos, savaş meydanlarında askerlerin kalplerine korku salan bir tanrıydı. Ancak İskender için bu ritüel, korkunun yalnızca kontrol edilmesi gereken bir gölge olduğunun bir ifadesiydi. Ordusuna korkuya teslim olmamaları gerektiğini, her bir kişinin savaşta kendine düşeni yerine getirmesinin zaferin anahtarı olduğunu söyleyerek bir kez daha hatırlattı.
Sabaha karşı, subaylarından biri yanına yaklaştı. Yüzündeki kaygı açıkça görülüyordu. "Başka bir hazırlık yapmamız gerekiyor mu, efendim?" diye sordu. İskender, kendinden emin bir tebessümle karşılık verdi: "Makedonyalıların sakallarını kesmek dışında hiçbir şey."
Bu söz, önce şaşkınlık yarattı, ardından ordu içinde yankılanan bir emir haline geldi. Subaylar, askerleri sırayla topladı ve herkes sakalını tıraş etti. Bazıları bunun İskender’in kendisini örnek almak isteyen bir liderin emri olduğuna inandı. Tıraşlı yüzler, birlik duygusunu pekiştiren bir sembol haline gelmişti. Diğerleri ise bu emrin altında yatan pragmatik sebebi fark etti: Yakın dövüşte, uzun sakallar düşman için bir avantaja dönüşebilirdi. Ayrıca askerler uzun sakallı Perslerden kendilerini ayırt edebilirdi. İskender, detaylara önem veren bir stratejistti ve düşmana karşı hiçbir koz vermeye niyetli değildi.
Muharebe günü geldiğinde, Pers ordusunun tozu dumana katan adımları ufukta belirdi. Ancak Makedon askerleri, İskender’in verdiği ilhamla ve kalkanlarının ardındaki kararlılıkla dimdik duruyordu. İskender’in planı bir satranç oyunu kadar kusursuzdu; askerlerini düşmanın zaaflarını kullanacak şekilde konuşlandırdı. Kendisi, savaş arabalarının yarattığı kaosta, ordusunun önünde bir yıldırım gibi parladı.
Granikos, kan ve terle yoğrulmuş bir zaferin adı oldu. Makedonlar, sayıca az olmalarına rağmen, disiplin, cesaret ve İskender’in dâhiyane stratejisi sayesinde Pers ordusunu bozguna uğrattı. İskender’in zaferi sadece bu savaşı kazanmakla kalmadı; aynı zamanda, bir imparatorluğun temellerini atarak tarih sahnesine adını altın harflerle yazdırdı.
Zafer sonrası, İskender’in tıraşlı yüzü, Helen dünyasında bir akım başlattı. Artık yalnızca bir askeri taktik değil, bir ideoloji, bir kültür haline gelmişti. Temiz yüzler, yeni bir dönemin sembolüydü. İskender’in sakallarını kesme kararı, bir askeri zaferin ötesine geçti; bir devrim, bir çağın başlangıcı oldu.
İşte o çağı başlatan savaşın yaşandığı alan Çanakkale'nin Biga ilçesinin yaklaşık 10 kilometre kuzeyinde gün yüzüne çıkarıldı.
Arkeolog ekibinin lideri ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde arkeoloji profesörü Reyhan Körpe, Live Science'a yaptığı açıklamada, "Granikus Muharebesi, sadece İskender'in hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olmakla kalmadı, daha sonra kendisine 'Büyük' lakabı kazandıran bu savaş, aynı zamanda dünya tarihinde de önemli bir an oldu," dedi.
Türkiye bu tarihi zenginliği değerlendirmeli.
İyi bir tanıtım yapılırsa, o savaş alanı her yıl binlerce turist çeker.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne çıkan
CENNETTEN KOVULANLARIN CEHENNEMİ
Dünyanın kadim bir köşesinde, bir kabilenin yaşadığı sakin topraklar vardı. Bu topraklar, nehirlerin fısıldadığı, rüzgârın ulu ...
-
Tarih MÖ 1184 ’tü. Truvalı Paris , o dönemin en güzel kadını olarak kabul edilen Sparta Kralı Menelaus ’un karısı Helen ’i...
-
"10 Kasım'da her yer kapalıydı, genelevler kapalı mıydı bilmiyorum?" diyen her devrin iktidar borazanı, sözde gazete...
-
Fikret Kızılok, Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli. Aynı dönemin müzisyeniydiler. Halk türküleri yaktılar. Sevda, barış, kardeşlik türküleri. B...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder