Enuma Eliş, "Bir zamanlar gökyüzünde" anlamına geliyor.
24 Aralık 2021 Cuma
BUGÜN 25 ARALIK, TANRILARIN DOĞUM GÜNÜ
23 Kasım 2021 Salı
MEZAR TAŞINDAKİ ÖĞRETMEN
"Diogenes oğlu Thrason bu taşı, oğulları olan 5 yaşındaki Deksiphanes ile 4 yaşındaki Thrason ve onları eğiten 25 yaşındaki Hermes için diktirdi. Hermes, depremin yıkıntıları arasında bile öğrencilerini bu şekilde kucaklamıştı."
19 Kasım 2021 Cuma
YATAĞAN'IN KÖPRÜSÜ, YÜREK YAKAR ÖYKÜSÜ
17 Ağustos 2021 Salı
SİYASİ EMELLER VE RANT UĞRUNA SELE KURBAN EDİLEN BİR BELDE
Bir zamanlar "Gevene" idi adı.
Sonra Pazaryeri yaptılar.
1 Ağustos 2021 Pazar
YANGIN YERİNDE MERMERE KAZINMIŞ BİR MEKTUP
30 Temmuz 2021 Cuma
ALEVLER ARASINDA SÖMÜRÜNÜN İMDAT ÇANLARI
SİRİUS'UN LANETİ VE ORMAN YANGINLARI
tanrılar tarafından cezalandırılmış, yeraltına cehenneme gönderilmiştir.
26 Temmuz 2021 Pazartesi
2000 YILLIK BİR MEKTUP GETİRDİ POSTACI
Sabah postacı kapımı iki kere çaldı.
Açtım.
Bir topar mektup getirmiş.
Tam 67 tane.
İnternet ve akıllı telefon çıkalı mektubu unutmuştuk.
Bir hoşuma gitti ki, sormayın.
Şöyle bir göz attım.
Mektuplar 2000 yıl önce yazılmış.
Latince üstelik.
Espri yapmıyorum.
2000 yıllık mektup bunlar.
Yazan Gaius Plinius Caecilius Secundus.
Genç Plinius diye tanınıyor.
Mektuplardan özellikle biri çok etkiledi beni.
Bu topraklarla ilgili.
Ve bugüne ders olacak nitelikte.
Özellikle "Kanal İstanbul" diye tutturanlar için ibretlik.
* * *
Önce mektupları yazan Gaius Plinius Caecilius Secundus'u tanıyalım.
MS 61 ve 113 yılları arasında yaşayan Romalı bir devlet adamıydı.
Hukuk, maliye ve bayındırlık eğitimi almıştı.
Entelektüel bir kişilikti ve Roma senatosunda saygındı.
Ayrıca iyi bir edebiyatçıydı.
MS 111 yılında İmparator Traianus tarafından Küçük Asya’da Bithynia Eyaleti’ne(İznik, Bursa, İzmit, İstanbul ) vali(proconsul) olarak atanmıştı.
Plinius, bölgedeki mali usulsüzlükleri, yargı düzensizliklerini, ekonomik gelişmeleri, toplumsal isyanları denetliyor, Imparator Traianus'a mektup yazarak bilgi veriyordu.
Görev yaptığı iki yılda Roma'ya 247 mektup gönderdi.
İmparator bu mektupların çoğunu cevapladı.
Her mektup tarihi bir belgeydi ve döneme ışık tutuyordu.
* * *
Gelelim beni etkileyen mektuba
MS 111'de bölgedeki tüccarlar, iş adamları sattıkları ürünlerin nakliye giderlerinin azaltılması için Sapanca Gölü ile Marmara Denizi arasında bir kanal açılmasını gündeme getirirler.
Bu konuda vali Plinius'a büyük baskı yaparlar.
Plinius tüccarları uzun uzun dinler, sonra eline kalem ile perşömen kağıdı alarak Imparator Traianus'a şu mektubu yazar.
Nicomedia(İzmit) topraklarının sınırında, çok büyük bir göl bulunuyor. Bunun üzerinde, mermerler, tarım ürünleri, kerestelik odunlar ve ticari mallar gemilerle, az bir masraf ve çabayla yola kadar taşınıp buradan yük arabalarıyla büyük bir zahmet ve daha büyük bir çabayla denize naklediliyor. Bu bölge ticaretini olumsuz etkiliyor. Bu yüzden bu gölü denizle birleştirmek istiyorlar. Bu iş için bir sürü insana ihtiyaç var; ancak bunlar sırasıyla halledilebilir. Çünkü hem kırsal bölgelerde, hem de özellikle kentte büyük bir nüfus yoğunluğu var ve herkesin herkese yararlı olacak bir işle seve seve ilgileneceğine de hiç şüphe yok."
O da şöyle der.
“Değerli vali Secundus,
Sözünü ettiğin göl, onu denizle birleştirmeyi istemem konusunda beni harekete geçirebilir. Ancak gölün, denize boşaldığı takdirde tamamen tükenmemesi için, ne kadar ve nereden su aldığını tam anlamıyla dikkatlice araştırmak gerekir. Calpurnius Macer’den(Roma'da doğa bilimcisi bir senatör) bir kontrol memuru isteyebilirsin, ben de buradan sana bu tür işlerde usta olan birini göndereceğim”.
* * *
Düşünebiliyor musunuz?
Bundan 2000 yıl önce ülkeyi yöneten bir imparator doğayı düşünüp, bilimi rehber ediniyor.
Dönemin zenginlerinin ısrarlarına, Plinius'un çabalarına,
İmparator Traianus'un heyecanına rağmen Sapanca Kanalı'nın neden yapılmadığı bilinmiyor.
Bu konuda tarihi bir kaynak yok.
Ancak dönemin bilim insanlarının olumsuz görüş vermiş olma ihtimali yüksek.
Bilimi hiçe sayan, bilim insanlarına değer vermeyen, rant için doğayı parselleyen günümüz yöneticilerine belki örnek olur diyeceğim ama hiç sanmam.
Varsa yoksa para.
Yaşasın Kapitalizm!
Kaynaklar:
1- Genç Plinius'un Mektupları (Doğu Batı Yayınları)
2- Traianus dönetimde Bithynia Eyaleti Yönetimi(Sosyal Beşeri Bilimler Araştırma Dergisi)
24 Temmuz 2021 Cumartesi
ÇİCEK DALDA, ARI BALDADIR ARTIK
Bahçede bir Salvia Microphylla bitkisi var.
Ülkemizde yavru adaçayı diye tanınıyor.
Ya da Graham'ın adaçayı veya frenk üzümü adaçayı.
Meksika kökenli.
Iki yıl önce bitkiler konusunda adeta uzmanlaşmış, çok değer verdiğim bir abimin hediyesi.
Geçen sene kaybettik maalesef.
Anısı olduğu için gözüm gibi bakıyorum.
Iki yılda çok boy attı, koyu kırmızı çicekleri patladıkça patladı.
Bugünlerde tozlanma dönemi herhalde.
Çünkü etrafa muhteşem bir koku salıyor.
Bildiğimiz adaçayından daha keskin, daha baharatlı.
Doğal olarak da arıları cezbediyor.
Özellikle Avustralya yerel arılarını.
Sırtı mavi şeritli arıları.
Bitkinin üstü adeta arı kaynıyor.
Makro meraklısı bir fotoğrafsever olarak benim için bulunmaz nimet.
Doğal stüdyo.
Kaptım makinayı,ikisine odaklandım bugün.
Iki çılgın mavi şeritli arıya.
Çok haylazdılar.
Fena yaramaz.
Biri hangi çiceğe konsa, diğeri hemen onu rahatsız etti.
Kamikaze gibi üstüne fırlayıp, çiceğin özünü emmesine izin vermedi.
Oyun mu yaptılar, şakalaştılar mı, savaştılar mı anlamadım.
Saatlerce sürdü bu kapışma.
Ama sonunda yoruldular.
Bu arılar yoğun kanat çırptıkları için zaman zaman dinlenme ihtiyacı duyarlar.
Yavru adaçayının henüz yomurcukta olan bir çiceğine kondular.
Bakıştılar, koklaştılar.
Az önce birbirlerini kovalayan, birliklerine rahat vermeyenler sanki bu haylazlar değildi.
Hiç bir şey olmamış gibi dişlerini çiceğin sapına geçirip, dakikalarca soluklandılar.
Alt alta, üst üste.
Kardeşçe.
* * *
Suskunluk yıllarının gür sesli şairi Adnan Yücel'in 19'ncu ölüm yıldönümü bugün.
Onun mısralarıyla noktalayalım yazıyı.
"Çiçek dalda – arı baldadır artık
İnanç kolda – yolcu yoldadır
Mekikler dokunur kentler arası
Kitaplar – dergiler dolaşır elden ele
Bilgiler – sevgiler dolaşır
Şiirler aşk açar dilden dile
Silinsin diye tek
Alınlarında duran dilsizlik karası
Bitsin diye kendi yurtlarında
Kaç bin yılın yurtsuzluk belası."
23 Temmuz 2021 Cuma
UYKUSUZLUK GÖĞÜNDE BİR DOLUNAY
19 Temmuz 2021 Pazartesi
..VE KASAP GÖKYÜZÜNE KALDIRDI KESKİN BIÇAĞINI
![]() |
Sümerlerde bir kurban töreni |
Gitti pencereye: "Kim bilir, dedi;
Belki o gezegen yok oldu gitti.
Ama baktı, uzakta, çok uzakta,
Bir köşecikte fır dönüyor dünya.
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı,
Alsın vallahi bir şey anlıyorsam
Bu dünyalıların tutumlarından.
Ey benim minnacık yaratıklarım,
Ak ve kara, donuk ve yanıklarım,
Dedi Tanrı, en babacan haliyle;
Sizi ben yönetiyormuşum sözde.
Oysa, görüyorsunuz, Allah'a şükür,
Benim de sürüyle bakanlarım var,
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı,
Alsın vallahi, çocuklar, bu bakanları
İkişer üçer atmazsam kapı dışarı.
Boşuna mı kızlar verdim, şarap verdim size?
Güzel güzel yaşayasınız diye.
Nasıl olur da siz benim inadıma
Orduların Tanrısı dersiniz bana?
Ne yüzle adımı alıp dilinize
Top atarsınız birbirinize?
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı;
Alsın vallahi, çocuklar, bir tek
Orduyu kumanda ettiysem bugüne dek.
Şu süslü püslü zibidilerin işi ne
Yaldızlı tahtlar üstünde?
Nedir o kasılmaları, böbürlenmeleri?
Beslediğimiz bu karınca beyleri
Sözden benden kutsal haklar almışlar
Benim inayetimle kral olmuşlar
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı;
Alsın vallahi, benden geldiyse eğer
Sizleri böyle kötü yönetenler.
Hiç bana kızmayın artık, çocuklar;
Temiz yürekli olun, bana yeter.
Sevişin, güle oynaya yaşayın,
Sizi yakar makarım diye korkmayın
Kralına da, yobazına da basın kalayı...
Ama keselim, Allahaısmarladık
Curnalcılar duyarsa yandık
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı
Alsın vallahi, o yüzsüz herifleri
Sokarsam kapımdan içeri." (*)
Artık uyku zamanı.
Haydi Allahaısmarladık.
Jurnalciler duyarsa yandık!
Tekrar iyi bayramlar.
(*) Pierre Jean de Beranger'in bu şiirinin Sabahattin Eyüboğlu Türkçe'ye çevirmiştir.
Öne çıkan
PİYANOLARI DA ZİNCİRE VURURLAR
Bir piyanoyu neden susturmak ister bir rejim? Bu sorunun cevabı, sadece müzikte değil, müziğin taşıdığı anlamda gizli. Çünkü b...
-
O, bir dağ çocuğuydu. Sislerin ardında saklı Maçka’nın yamaçlarında doğdu. Yüreği, "Göklerde Kartal Gibiydim" derc...
-
"10 Kasım'da her yer kapalıydı, genelevler kapalı mıydı bilmiyorum?" diyen her devrin iktidar borazanı, sözde gazete...
-
Sokakta tozlu topun peşinden koşan çocuklar, hayallerinde onun adını mırıldanırlardı. " Ver Lefter’e, yazsın deftere! ...