DATÇA'DA BİR KADIN, BİR FİLOZOF, ARILAR VE DÜNYA GÜNÜ.


Yedi sekiz yıl öncesi.
Kızılbük’te Bizim Cennet’te kahvaltıdayım.
Denizin hemen kıyısı.
Tatilciler doldurmuş masaları.
Kimi mayolu, kimi bikinili.
Bazıları denizden yeni çıkmış.
Hafif bir rüzgar ve havada taze bahar kokusu.
Doğa çiceğe vermiş kendini.
Etrafta kelebeklerle, arıların dansı var.
Dalga sesleri Chopen’in ilkbahar valsi gibi.
Yüzler gülüyor, sohbetler neşeli.
Herkes afiyetle yiyor taze ekmekleri,  yumurtaları. körpe domates ve salatalıkları.
Ama ileride bir masa var ki, farklı.
Full makyaj bir hanımefendi.
En pahalı kokudan sürünmüş.
En buram deodoranttan dökünmüş.
Bacım sanki Etiler Nusret’te akşam yemeğinde!
Parfümün kokusu kızarmış ekmeğin kokusunu bastırıyor yeminle.
Bir anda arılar çevirdi kadının etrafını.
Hem de ne çevirme.
Yüzlerce. 
İstila gibi.
Dertleri ne kadın, ne kahvaltı tabağı.
Onları cezbeden parfümün kokusu.
Vızır vızırlar.
Kadın deliye döndü.
El, kol, ayak, ortalığı ayağa kaldırdı birden.
Bir yandan imdat diyor, bir yandan beddua okuyordu arılara.
Sonra kocasına bastı kalayı.
Ardından işletme sahibine.
Yetinmedi diğer masalardaki insanlara.
O an kolundan bir arı soktu.
Kadın canhıraş kalktı, odasına gitti.
Bir kaç saat sonra da kocasıyla oteli terketti.
Giderken suratından düşen bin parçaydı.

*. *. *

2000 bin önce aynı topraklarda bir filozof yaşardı.
Arşipel’in(*) bilgelerinden stoacı Chryrsippos.
Knidos’ta bulunduğu dönemlerde kendisini doğaya atardı.
O yüzden hep neşeli olurdu.
Canı sıkılana, morali bozulana, psikolojik sorunu olana “dağlara, ovalara, kırlara gidin” derdi.
M.Ö 200’de doğanın tüm hastalıklara iyi geldiğini söyleyerek, insanlığa şöyle seslendi.
"Doğadaki sesler, pek çok hastalığı iyileştirir, sinirli, endişeli, yorgun olduğun zaman bir ırmak kıyısına otur, gözlerini kapa, beynindeki tüm düşünceleri boşalt ve suların şırıltısını dinle. Unutma ki su, sinirlere en iyi gelen ilaçtır. Rüzgarın sesi gürültüleri yok eder, ormanın sesi ise beyni dinlendirir. Arıların, kelebeklerin, böceklerin sesi de yaşam iksiridir.”
Chryrsippos insanın mutlu olabilmesinin tek yolunun doğanın kurallarına uyumlu yaşamasından geçtiğine inanlardandı.
Doğa sayesinde 73 yıllık ömrünü gülerek geçirdi.
Kahkahalar atarak da öldü.(**)

*.  *.  * 

Google hatırlattı.
Bugün 22 Nisan Dünya Günü.
Şimdilik uçsuz bucaksız evrendeki tek yuvamızın günü.
Dünya değimiz bu tek yuvamızın tek sahibi bizler değiliz.
Çiceğiyle, böceğiyle, bitkisiyle, ağacıyla doğa olmasa bizler de asla olamayız.
Bunun farkına ne zaman varacağız?
Bize dayatılan "benmerkezcilik"ten ne zaman kurtulacağız?
Yüzlerce yıldır ""bitkilerin, hayvanların ve tüm evrenin bize hizmet etmek için varolduğunu ve üzerlerinde hiçbir sınır tanımayan bir hakka sahip olduğumuzu" savunmaktan nasıl vazgeçeceğiz?
Karl Marks yıllar önce şöyle demişti.
“İnsanın kendi doğasına yabancılaşması kapitalist toplumun en temel kötülüğüdür.
Doğru . 
Neredeyse, genlerimize geçmiş yüzlerce yıllık yanlış bir önyargı bu 
Bu önyargıyı artık kırma vakti gelmedi mi?
Kibiri, şımarıklığı, kendimizden başkasına yaşam hakkı vermeyen tavrımızı nasıl bırakacağız?
Baksanıza bir Korona ne hale getirdi insanoğlunu?
Yüzlerce yıllık o önyargı gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüs karşısında ezildi, büzüldü, çaresiz kaldı.
Bu koronavirüs belasının en büyük nedeni Karl Marks'ın dediği gibi kapitalist toplumun o temel kötülüğü olabilir mi?...


*. *. * 

Arılarla başladık, arılarla bitirelim.
Google'ın doodle'nda sevimli bir arı var.
Ve arıların dünyaya katkılarıyla ilgili çarpıcı bilgiler.
Hani Einstein diyor ya.
"Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa, insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz."
Bu dünyada yaşamak istiyorsak arılardan kaçmayalım, aksine arıları ve doğayı yok etmeye çalışanlara karşı çıkalım.

(*) Arşipel, Ege denizinin antik çağdaki ismi
(**) Filozof Chryrsippos, topladığı bir sepet inciri eşeğinin yediğini görünce yardımcısına "şu hayvana susuz şarap ver de, hazımsızlık" çekmesin diye şaka yapmış ve kendi şakasına kahkahalarla gülerken ölmüştür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.