DATÇA'DA BİR MEZAR TAŞI VE 200 YILLIK SIR


1800’lerdi.
Datça’nın Betçe yakasında bir köyde ağa oğluydu.
Şımarık, bencil ve havalıydı.
Bir gece yarısı kayboldu.
Günlerce arandı, durdu. 
Her yere haber salındı.
Çevre köylere, Marmaris’e, Muğla’ya adam gönderildi.
İzmir’e bile.
Ama nafile.
Ne ölüsü, ne dirisi bulundu.
Sanki yer yarılıp içine girmişti.
Buhar olup uçmuştu sanki.
Ağa bir süre sonra oğlunu aramaktan vazgeçti.
Konunun kapanmasını istedi.
Konuşulmalı bile yasakladı.

Yasaklandı yasaklanmasına da, fısıltı gazetesi durur mu?
Köyde bir söylenti kulaktan kulağa yayıldı.
Söylenenlere göre ağanın oğlu köyün güzel bir kızına göz koymuştu.
Kızcağız ne zaman tarlada yalnız kalsa, hemen soluğu yanında alırdı.
Kur yapar, aşk dolu kelimeleri arka arkaya sıralardı.
Sonunda kızın gönlünü kapmayı başardı.
Ama ilişkilerini gizlemek zorundaydılar.
Sıradan bir köylü kızının ağanın oğluyla birlikteliği mümkün müydü?
Yine de umut veriyordu kıza.
“Seni anandan babandan isteteceğim” diyordu.
Ama o da çok iyi biliyordu, herkes ağanın konağına gelin olarak giremezdi.
Buna rağmen birkaç ay sonra kıza sahip oldu.
Sonra da bıraktı.
Ne aradı ne sordu.
Olay kısa sürede köyde duyulmuştu.
Gerçi duyulsa ne olacaktı.
Kim ağanın oğlundan hesap soracaktı?
Ağa demek devlet demekti.
Devlete karşı gelinemezdi.
Kadı desen ağanın adamı.
Şikayet etseler, kızın ailesinin başına kim bilir neler gelirdi?

Lakin köyün delikanlıları bunu içlerine sindirememişti.
Zaten ağanın oğlunu hiç sevmemişlerdi.
Yaptığının hesabını sormaları gerekiyordu.
Bilenmeye başladılar.
Oturdular plan yaptılar.
En uygun zamanda harekete geçeceklerdi.
Sürekli ağanın oğlunu ve konağını gözlediler.
Aradan aylar geçti.
Bir gün komşu köyde ağanın yakının düğünü vardı.
Tüm köylüler gibi ağa da ailesiyle düğünü gitmişti.
Çok sarhoş olduğu için konakta sadece ağanın oğlu kalmıştı.
Köyün delikanlıları karar verdi.
Gün o gündü.
Hemen harekete geçtiler. 
Önce konağın bahçesindeki köpekleri zehirlediler.
Sonra yüksek duvarları aşarak eve girdiler.

Sonrası?
Sonrasını bilen yok.
Kimine göre köyün delikanlıları ağanın oğlunu öldürüp denize atmıştı.
Kimine göre kaçırıp Yunan adalarına bırakmıştı.
Bu söylenti 200 yıla yakın süre  kulaktan kulağa yayıldı.
Babadan oğula, dededen toruna aktarıldı.
Adeta bir şehir efsanesi olmuştu.
Ve bugünlere kadar ulaştı.
Yakın bir geçmişte Datça’nın mezar taşlarıyla ilgili bir kitap çalışması için tüm köylerdeki mezarlar dolaşılıp, tek tek mezar taşları incelendi ve yazıları günümüz Türkçesine çevrildi.
Betçe’nin dışında uzaklarda bir köyün mezarlığındaki bir mezar taşı çok ilginçti.
Şöyle yazıyordu üzerinde.
“Canım oğlum iftiraya uğradı.”
Altında da ağanın adı vardı.

Hani derler ya, “gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.” diye.
200 yıl boyunca kulaktan kulağa yayılan bir köy efsanesinde gerçeklik payı olduğu ortaya çıktı.
Ağanın kaybolan oğlu uzaklarda bir köyün mezarlığına gömülmüştü.
Peki ya diğer söylenenler.
Nesilden nesile aktarılanlar.
Terkettiği kız ve köy delikanlılarının intikamı.
Onlar da gerçek miydi acaba?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.