RESİMDEKİ GÖZYAŞLARI


Eski bir fotoğraf karesi.
İki güzel insan birbirine bakıyor.
Metin Oktay ile Lefter Küçükandonyadis.
Borsanın değil arsanın futbolcuları.
Şöhretin, paranın çürütemediği iki yürek.
Temizliğin, efendiliğin, dürüstlüğün ve onurun iki temsilcisi.
İki futbol emekçisi.
Sabah bu fotoğrafa baktıkça neler neler geldi aklıma.

*.  *.  * 

Lefter çok yoksul bir lağımcının oğluydu.
Büyükada’nın en yoksulu.
Ne zorluklarla, baskılarla büyümüştü.
Toprak sahalarda ne köseleler çürütmüştü.
O köseleler ki, daha önce başkalarının kullandığı köselelerdi.
50 kez milli forma giymişti.
En fazla milli formayı giyen futbolcu olmaması için dönemin egemenleri Turgay Şeren’i daha çok milli yapmaya özen göstermişti.
İçine atsa da Lefter, hiç küsmemişti.
Milli formayla tam 21 gol atmıştı.
Yunanistan’a bile.
1955 yılının 6-7 Eylül katliamında milliyetçi, gericilerden o da nasibini almıştı.
Evi basılmış, taşlanmıştı.
Linçten zor kurtulmuştu.
Yine de doğduğu topraklara küsmemişti.
Yıllar sonra, o olaylarla ilgili  söyledikleri herşeyin özetiydi.
“Bana bunları sorma, başımı belaya sokacaksın. Tamam sürdüler, babamı da üzdüler. Hâlâ ağlarım babamın anlattıklarına. Babam garibanın tekiydi. 6-7 Eylül’de yaptıkları ayıp değil mi? Olmaması lazımdı değil mi? Nesini konuşacağız.”
*. *. *

Metin Oktay da emekçi bir ailenin çocuğuydu.
Babası makina işçisiydi, annesi ev hanımı.
Kıt kanaat geçinenlerden.
O da arsada yetişti.
Büyüdükçe ezen ile ezileni gördü.
Yüreği hep ezilenden yana oldu.
İşçi Partisi’ne oy verdiğini açıklayacak kadar, Denizler’in idamına karşı imza toplayacak kadar sosyalistti.
Bir defasında Çetin Altan’a, “sen bizleri sosyalist yaptın ama sonra aramızdan çekip gittin” demişti.
70’lı yılların ortalarıydı.
Metin Oktay gazeteci Yavuz Kocaömer ile bir lokaldeydi.
Birlikte tuvalete gittiler.
Çıkışta Metin Oktay, cebinden 500 lira çıkardı ve tuvaletin önünde bekleyen yaşlı kadına verdi.
500 lira o dönem büyük paraydı.
Yavuz Kocaömer şaşırdı.
“Kaptan ne yaptın sen? Kaç para verdiğinin farkında mısın?”
Metin Oktay’ın yanıtı şuydu.
Bana bak, biz her gece buralarda gerekirse sabaha kadar gezip, eğlenip tozuyoruz. Anamız yaşındaki kadınlarsa burada bok kokusu içinde ekmek parasını kazanmaya çalışıyor. Sana vasiyetimdir, bundan sonra en büyük bahşişi tuvalette oturan teyzelere vereceksin."

*. *. * 

Ne güzeldi Cem Karaca'nın şarkısı değil mi?
"Birgün belki hayattan,
Geçmişteki günlerden
Bir teselli ararsın,
Bak o zaman resmime."




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.