BİR AVUÇ BOZUK PARA


Yoğun bir gündü yine.
Yine toplandık Dado Cafe’de.
Malum gündemimiz Can Yücel Kültür Sanat Festivali.
Son hazırlıklar.
Son kontroller.
Her detay gözden geçiriliyor.
Etkinliklerde kimler görev alacak?
Festivale katılacak müzisyen, sanatçı, kültür insanı konuklarımız nerede kalacak?
Nerede yemek yiyecekler?
Ulaşımları nasıl sağlanacak?
Afişlerin, broşürlerin hazırlanması ve basımı?
Stantlara başvurular ne durumda?
Etkinlik alanlarındaki teknik ihtiyaçlar neler?
Mali durumumuz ne?
İmeceye katılım nasıl?
Tam bir beyin fırtınası.
Her kalem, her detay tek tek masaya yatırıldı yine.
Biliyoruz yük ağır.
Ancak o ağır yükü kaldıracak inancımız daha ağır.
Neden mi?
Anlatayım.

Datça’da bir ayakkabı boyacısı arkadaşımız var.
Güler yüzlü, hoş sohbet, çalışkan ve sempatik.
Her gün boyadığı 5-10 ayakkabı ile ekmeğini çıkarmaya çalışır.
Zaman zaman toplantılarımıza şahit oluyor.
Sokakta birinin ayakkabısını boyarken bize kulak kabartıyor.
İki gün önce sabah saatlerinde sokaktan geçerken, bizim karargah Dado Cafe’ye uğruyor ve sevgili Umut Baran Sümer’e cebinden çıkardığı bir avuç bozuk parayı veriyor.
Umut doğal olarak soruyor.
“Bir şey yemedin. içmedin. Bu neyin parası?”
Ayakkabı boyacısından hiç ummadığı bir cevap.
“Can Yücel Kültür Sanat Festivali’ni imeceyle düzenliyorsunuz. Bu dayanışmada benim de katkım olmasını istiyorum.”
Bir avuç demir lira.
Bir miktar bozukluk yani.
Ya da üç beş metelik.
Hepsi bu mu, deyip geçmeyin!
O para, milyonlardan değerli bir para.
O para, dünyaları satın alacak bir para.
Neler yok ki o parada.
Sevgi var.
Kardeşlik var.
Dayanışma var.
Güven var.
En önemlisi kalp var.
Şimdi neden inançlı olduğumuzu anladığınız mı?
O bir miktar bozuk para.
Bizi sonsuz dünyalara götüren, mutluluktan gözlerimizi yaşartan para.
İmecenin güzelliği bu işte.
Kollektivizmin yüceliği bu.
Bu işte dayanışma.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.