BU OTOMOBİL OT MU YİYOR VALİ BEY?






Bir Datça Hikayesi


1920’li yıllar.
Datça ülkenin bir ucunda kaderine terk edilmiş bir belde.
Kuş uçmaz, kervan geçmez.
Ne otomobil gelir,  ne vapur.
Oysa toprakları öyle bereketli ki.
İncir, badem, tütün, bakla, fasülye...
Ne eksen fışkırıyor.
Ama satamıyor Datçalılar.
Anakaraya yolları yok.
En yakın yer Marmaris.
Marmaris’e giden eski bir Karia yolu var, patika.
Eşşeği sürken, ayak diretir.
Çünkü sarp ve yalçın kayalar izin vermez.
Tabana kuvvet desen, en az 18-20 saat.
Sandal çekerek kayıkla gitmeyi denesen, Marmaris’e ulaşmak zor iş.
Hele kışın kayıkla denize açılayım dersen, o da akıllı adamın yapacağı iş değil.
Anlayacağınız, yolsuzluk ciddi sıkıntı.
Datçalılar yol sorunun çözülmesi için çalmadık kapı bırakmaz.
Sonunda seslerini “Muğla’da Halk Gazetesi” duyar.
Gazete 27 Mayıs 1929 tarihli sayısında şöyle bir haber yapar.

“Dadya kazası dahilinde yol namına hiç bir şey yoktur. Hiç olmazsa Marmaris’e kadar bir hayvan ve araba yolu açmak lazımdır. Hiç olmazsa kışın sahillerden kayıkla gidilemediği vakit bu yol işlemelidir. Kışın şiddetli fırtınalar hüküm sürdüğü vakit, Dadya’nın dünya ile muvasalası (ilişkisi)  kesilmektedir. Zaten vapur da uğramadığından ne resmi muamelat, ne de hususi işler görülür. Halk mefluç (felç olmuş) bir halde kalır.”

Muğla gazetelerinde çıkan bu tür haberler dönemin hükümetini Datça’ya yol açmak için harekete geçirir.
Ancak ödenek yoktur.
Yıl 1935’tir.
Datça Kaymakamı sorunu çözmek için halkla toplantılar yapar.
Kendi iplerini kendilerinin kesmek zorunda olduğunu anlatır.
Datçalılar işi gücü bırakıp, Marmaris yolunu yapmak zorundadır.
İmece, tüm halk için bir vazifedir.
Erkekler ancak önemli bir mazeret gösterirse işten muaf tutulacaktır.
Aksi taktirde büyük para cezaları verilecektir.
Köylüler daha önce de emirle köy yolları açmıştırlar.
Bu işe "süresiz angarya" derler.
Çünkü yolun ne zaman biteceği belirsizdir.
Sonunda emir demiri keser.
Kaymakam emriyle herkes işe soyunur.
Elde kazma, kürek..
Bileğe kuvvet.
Zaman zaman dinamit patlatarak haftalarda, aylarca çalışırlar.
Balıkaşıran’daki kayaları parçalamak için gecelerini gündüzlerine katarlar.
Herkes kan ter içinde yolun bir an önce bitmesi için çaba harcar.
Erkekler çalışırken, kadınlar eşek sırtında onlara yemek getirir.
Kirlenmiş elbiselerini alarak, yenilerini verirler.
Aylar sonra yol nihayet biter.
Toplam 90 kilometre uzunluğunda, sarp, engebeli ve çok virajlı toprak bir yoldur.
Arabayla 5-6 saatte gidilebilen bir yol.


Yıl 1936’dır.
Datça halkının imece usulüyle yaptığı bu yol Muğla Valisi Recai Güler tarafından resmen açılacaktır.
Vali Güler makam aracıyla yolu ilk kullanan insan olur.
Marmaris’ten 6 saatte Datça’ya ulaşır.
Valinin otomobili Datça’ya gelen ilk motorlu taşıttır.
Halk meraklı gözlerle izler.
Çocuklar otomobilin peşinde koşar.
Vali Recai Güler, Datça girişi mola verdiği yerde köylülerle sohbete başlar.
Bir köylüyle arasında şu konuşma geçer.

-Bu bindiğin nedir?
-Otomobil.
-Bu otomobil otla mı beslenir?

Bu konuşma zamanla Datçalılar arasında bir fıkraya dönüşür.

Abartılmış olsa bile bu olay, o tarihte Datça halkının yaşadığı kültür şokunun bir göstergesidir.

Kaynak: Türkiye Kırsalında Kliyentalizm ve Siyasal Katılım, Datça Örneği: 1923-1992 / HORST UNBEHAUN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.