14 Ocak 2025 Salı

KURTLARLA KOŞAN KADINLAR

Bir zamanlar Anadolu topraklarında, efsanelerle gerçeğin sınırında yaşayan bir halk vardı: Amazonlar.
Onlar, cesaretleriyle, özgün yaşam tarzlarıyla ve mücadele ruhlarıyla tarihe kazınmış savaşçı kadınlardı. İsimlerini, “memesiz” anlamına gelen a-mostos kelimesinden almışlardı; çünkü mitolojiye göre, ok atarken hareketlerini kısıtlamasın diye sağ göğüslerini kesiyorlardı. Bu fedakârlık, onların savaşmaya ve hayatta kalmaya ne denli adanmış olduklarını simgeliyordu.

Ata binmekte ustaydılar; rüzgârı yoldaş edinerek uçsuz bucaksız ovalarda özgürlüğe at sürerlerdi. Bedenlerini dövmelerle süsler, hikâyelerini derilerine kazırlardı. Bugün pantolon olarak bildiğimiz giysinin mucidi de onlardı. Onların ellerinde dikişle biçimlenen bu giysi, savaş meydanında özgürce hareket edebilmelerinin anahtarıydı.
Tarihin babası Herodot’a göre, Thermodon’da Yunanlılarla çarpışmış, kaybettiklerinde ise asla teslim olmamışlardı. Esir alınmalarına rağmen boyun eğmek yerine, düşmanlarını öldürerek gemileri ele geçirmişlerdi. Troya Savaşı’nda Truvalılar’ın yanında dövüşmüş, cesaretleriyle destanlara konu olmuşlardı. Herkül gibi yarı tanrılara bile meydan okuyacak kadar gözü karaydılar. Dahası, efsaneye göre İzmir’in kurucuları arasında yer almışlardı.

Uzun yıllar boyunca sadece birer efsane olarak anıldılar. Ancak 1990’larda Ural steplerinde bulunan mezarları, Amazonların gerçekliğini ortaya koydu. Silahlarıyla gömülmüş, savaşçı kimliklerini ölümden sonra bile koruyan bu kadınların mezarlarında, her biri tarih kadar eski bir hikâye saklıydı. Sürekli at sürdüğü belli olan bir Amazon’un mezarında, sol yanında demir bir hançer, sağında ise 40 bronz uçlu oku olan bir yay duruyordu. Diğer mezarlar da aynı öyküyü fısıldıyordu; savaş, onlara yalnızca bir görev değil, bir yaşam biçimiydi.

Yunan mitolojisi, Amazonları vahşi, erkek düşmanı savaşçılar olarak tanımlar. Ancak gerçek, bundan çok daha derindi. Onlar, savaş meydanında kan dökerken bile barışı arzulayan bir halktı. Stratonikeia’daki Hekate Tapınağı’na girdiklerinde silahlarını dışarıda bırakan bir erdemle yaşadılar. Ancak milattan önce 6. yüzyılda, Atina’ya yenildiklerinde, bu topraklarda kadınların yeri erkeklere devredildi. Güç dengesi değişti ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Bugün, dünya onların hatırasına daha çok ihtiyaç duyuyor. Amazonlar, yalnızca birer savaşçı değil, aynı zamanda direnişin, adaletin ve eşitliğin sembolüydü. Tarih kitaplarında anlatılan efsaneler değil, yaşamlarıyla toplumlara ilham verebilecek gerçek birer kahramandılar. Dünya, onların mirasını hatırlayarak yeniden güçlü, özgür ve eşit bir gelecek inşa edebilir. Çünkü bugün tüm toplumların, yeniden doğacak Amazonlara ihtiyacı var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne çıkan

NE GÜLÜP DURUYORSUN TERBİYESİZ PAPAĞAN?

Asırlar evvel, Libya 'nın sıcak ve sessiz topraklarında bir adam yaşardı. Adı Apsethus ’tu. Derin bir yalnızlıkla çevrili bu...