BİR TAMAMA GEÇTİ BU DÜNYADAN, BİNLERCE TAMAMA GİBİ.




"Düşün uzay cağında bir ayağımız 
Ham çarık kıl çorapta olsa da biri.
Düşün olasılık, atom fiziği 
Ve bizi biz eden amansız sevda.
Atıp bir kıyıya iki zamanı. 
Yarının çocukları gülleri için.
Herbirinin ayva tüyü için çilleri için.
Koymuş postasını 
Görmüş restini.
He canım 
Sen getir üstünü."
Oy Havar diyordu Ahmed Arif, Oy Havar.
*. *. *
Yıl 1909'du.
Uzay bilimci Percival Lowell Neptun'ün ilerisinde bir gezegen tesbit ettiğini açıklamıştı.
Çok önemli bir buluştu.
İnsanoğlu uzay çağındaydı.
Artık güneş sisteminin sınırlarını zorluyordu.
Aynı günlerde Giresun'un şirin beldesi Espiye'de bir kız dünyaya geldi.
Anne Kyriaki ve baba Papayiannis'in çoçuğuydu.
Erkek olmasını çok istemişlerdi.
Çünkü Marigoula ve Symela isimlerinde iki kızları daha vardı.
Vaftiz töreninde baba Papayiannis yeni doğan kızının adını “Tamama” koydu.
Tamama Rumca bir isim değildi.
Türkçe'den türemişti.
Papayiannis kızgınlığını, “yeter, tamam ama” dan türettiği "Tamama" ismiyle dile getirmişti.
Tamama 6 yaşına geldiğinde ailenin nihayet bir erkek oğlu oldu.
Ona Aleksandros dediler.
İskender.
Kısaca Aleko.
*. *. *
Yıl 1916 idi.
Aylardan Kasım.
Karadenizin üzerinde karabulutlar çoğalmıştı.
Rüzgar yamandı.
Dalgalar deli.
Kara günlerdi.
Espiye'de Pontuslu tüm Rumların kilisenin önünde toplanması istendi.
Hasta, çocuk, yaşlı ayrımı yoktu.
Herkes toplanacaktı.
Toplandılar.
Zabit tüm kasaba duyacak kadar yüksek sesle bağırdı.
"Sürgüne gönderiliyorsunuz. Herkes taşıyabileceği eşyayı alsın."
Rumlar "nereye" diye sordu.
Denizden 50 kilometre içeriye dediler.
Oysa 200 kilometre uzaktaki Sivas'a sürgün ediliyorlardı.
*. *. *
Tamama 7 yaşında düştü yollara.
İlk gün hasta amcası Kostis öldü gözlerinin önünde.
Dördüncü gün kardeşi Aleko'yu kaybetti.
Yol bitmek bilmiyordu.

20'nci gün kar fırtınasına yakalandılar.
Baba Papayianis dayanamadı bu soğuğa.
Tamama artık babasızdı.
Ardından tifo salgını vurdu..
Mikrop kadınları, çoukları, yaşlıları kırdı..
Anne Kyriaki de ölenlerin arasındaydı.
Tamama artık öksüzdü..



Sivas'a vardıklarında Espiye'den ayrılalı 2.5 ay olmuştu..
Yolda Pontuslu Rumlar'ın çoğu ölmüştü..
Sivas'ta bir kışlaya koydular onları..
Verilen yemek kimseye yetmiyordu..
Hep açtılar..
Çocuklar gündüz kışladan kaçıp dileniyordu..
Sivaslılar iyi insanlardı..
Çocuklara yardım ediyorlardı..
Yetim çocukları evlat edinenler de bile vardı..
Ayakkabı Tamircisi Hacı Emir böyle bir adamdı..
Yoksuldu ama iyi insandı..
Sekiz çocuğu olmasına karşın iki oğlanı evlat edinmişti..
Belki de Papayiannis gibi erkek evlat istemişti..
Çünkü çocuklarının hepsi kız doğmuştu..
Tamama da kışladan kaçıp dilenen çocuklara katıldı...
Önceleri ablaları Marigoula ve Symela ile dileniyordu..
Sonra dağıldılar, tek tek dilenmeye başladılar.
Bir gün Tamama'nın çaldığı kapılardan birini genç bir kız açtı.
Tamama’yı içeri çağırdı ve onu bir güzel doyurdu.
Sonra ona temiz giyecekler giydirdi.
Tamama ertesi gün aynı saatlerde, aynı kapıyı çaldı..
Kapıyı yine o genç kız, yani Ayşe açtı..
Bu kez Tamama’yı doyurmakla kalmadı, onu hamama soktu ve bir güzel yıkadı..
Sıcak suda banyo ardından güzel bir yemek sonrası Tamama oturduğu yerde kıvrılıp uyuyuverdi.
Uyandığında Ayşe’nin babası Binbaşı Mustafa ile tanıştı..
Binbaşı iyi bir insandı..
Kızı Ayşe’nin ısrarı ile Tamama’yı evlat edindi.
Edinirken onun rızasını da aldı..
Birlikte, el konulmuş Ermeni evlerinden birinde yaşamaya başladılar..
*. *. *
Yıl 1918 idi..
Rusya ile savaş bitmişti.
Yaşamakta olan sürgünlerin evlerine dönebilecekleri söylendi.
Dönenler büyük hayal kırıklığı yaşadı.
Çünkü Yahya Kaptan, Topal Osman ve adamları sürgündeki tüm Rumlar'ın evine, bahçesine, tarlasına el koymuştu.
Karadeniz Pontuslu Rumlar'dan tamamen temizlenmişti..
Espiye'ye dönmeleri imkansızdı..
Tamama’nın ablaları ve onları koruyan yengeleri Eleni, Yunanistan’a göçtüler..
Tamama'yı da almak istediler..
Ama binbaşı Mustafa karşı çıktı..
"Hayır o benim kızım"
Yıllar sonra soyadı kanunu çınca Binbaşı Mustafa "Okay" soyadı aldı..
Tamama ise "Raife Okay” adıyla nufüsa kaydedildi.
Binbaşı Mustafa öldüğünde kızı Ayşe Tamama'yı yalnız bırakmadı..
Ayşe de bir subay ile evlenmişti..
Tamama ise hiçbir zaman evlenmeyi düşünmemişti..
O yüzden
Ayşe’nin dört çocuğuna ikinci ana oldu. 
*. *. *
Yıl 1973 idi..
Cumhuriyetin kuruluşundan 50 yıl sonra..
Tamama artık 64 yaşındaydı..
Hastalandığı bir dönemde Rumca konuşmaya başladı..
Ev halkı şaşırmıştı..
Ayşe'nin çocukları annelerini soru yağmuruna tuttu.
Sonunda Ayşe Okay, babasının vasiyetinde isteği gibi herkesten sakladığı bu gerçeği çocuklarına anlattı..
Tamama bir Pontus Rumuydu..
Bunun ùzerine Ayşe'nin çocukları Tamama'nın Yunanistan'daki ablalarına ulaştı..
Devreye kendileri gibi bir Pontus çocuğu olan Yorgo Andreadis girdi. Tamama’nın ablası Symela Ankara’ya gelince Tamama’nın sağlığı düzeldi.
Belki de Tamama, Ayşe’nin kendisine kapıyı açmasından bu yana -yani elli yıldan fazladır- içinde taşıdığı bir yükten kurtulmuştu..
O kapıdan içeri girdikten sonra kardeşlerini hiç aramamıştı.
Tamama 1992'de öldü..
Ablaları ise ondan önce Yunanistan’da öldüler.
Hiçbiri anayurtları Espiye’de yaşayamadı; Espiye’ye gömülemedi.
Tamama’nın mezartaşında “Raife Okay” yazıyordu.
Altında ise, “Cici Annemiz Tamama.”
*. *. *
Tamama'nın yaşamını yıllar önce gazeteci Serdar Demirmencioğlu'ndan okumuştum..
Serdar bir başka Giresunlu Rum Yorgo Andreadis'in kitabının tanıtımını yapmıştı.
“Tamama: Pontus’un Yitik Kızı”
1993’de Abdi İpekçi Edebiyat Ödülü alan bu kitapta Tamama'nın tüm hayatı ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Yazar Yorgo Andreadis bu kitabın bütün gelirini Sumela Manastırı'na bağışladı..
Ama sonra başına gelmedik kalmadı..
Pontus Türkiye'nin en büyük tabularından biriydi..
Karadeniz kıyılarında yaşayan Rumlar'ın varlığından bahsedilmesi bile sakıncalıydı..
Yorgo Andreadis, Pontus Rumları'nı araştırınca ilahları kızdırdı..
28 Şubat'ta yurda girişi yasaklandı..
İstenmeyen adam ilan edildi..
Atalarının yaşadığı topraklara geri dönemedi..
Oysa bir Karadeniz hayranıydı..
Atalarının vatanına aşıktı..
Öyle ki..
Öldüğünde Trabzon'a gömülmek istiyordu..
Son çare dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazdı..
“10 yıl bekledim. Bana 'AİHM'ye git' dediler, gitmedim, dava açmadım. Sabırla bekledim, bu haksızlığın giderilmesini ve iftiraların geri alınmasını. 73 yaşında olduğumu ve bana karşı yapılan adaletsizliğin giderilmesi için daha birkaç 10 yıl bekleyecek zamanımın kalmadığını hesaba katın. Gerçekten de bu adaletsiz, yersiz, kabul edilemez kararı düzeltemeyecek durumdaysanız ve Türkiye'ye girişimin yasaklanmasındaki ısrarınız sürüyorsa, o zaman lütfen son arzumun yerine getirilmesine ve ecelim geldiğinde, 90 kuşaktır atalarımın ebedi istirahatgahlarında yattıkları Trabzon'a gömülmeme izin verin."
Ama Recep Tayyip Erdoğan ilgilenmedi.
Kendisine cevap bile verilmedi.
30 Aralık 2015 tarihinde öldü.
Selanik'te gömüldü.
Vatana hasret.
Tıpkı Tamama gibi.
Tıpkı binler gibi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.