3000 YILLIK KÜTÜPHANE


Dünya ozanlarının babası Homeros İzmirli'ydi.
Dünya tarihinin atası Heredot Bodrum'lu.
Bilimin, felsefenin babası Thales Söke'liydi.
Antik çağın en büyük bilgesi Bias da Söke’li.
Coğrafyanın babası Strabon Amasya’lıydı.
Dünyanın ilk şehir planlamacısı Hippodamos Aydın'lı.
Cepte taşınabilen güneş saatlerini icat eden Eudoxus Datça'lıydı.
Dünyanın Yedi Harikasından biri olan İskenderiye Feneri'ni yapan mimar Sostratus da Datça'lı.
Anadolu halklarının savunucusu Hektor Çanakkale’liydi.
Jule Verne’den asırlar önce uzay romanları yazan Lukianos Adıyaman'lı.
Büyük İskender'e  “Gölge etme, başka ihsan istemem” diyen,  gündüz elinde kandille “adam arıyorum” diye dolaşan Diyojen Sinop’luydu.
Ressamlar prensi  Perhasios Efes’li.
"Güneşe ve aya tapılmaz, ikisi de taş kütlesi" diyen Anaxagoras Urla'lıydı.
Geometrinin öncülerinden matematikçi Apollonius Antalya'lı.

Bu bilgeler gibi daha niceleri yaşadı bu Anadolu'da.
Binlerce yıl bilim, kültür ve sanatla yoğurdular bu toprakları.
Bilgilerini saklamayıp, nesilden nesile aktardılar ve uygarlığın temellerini attılar.
O bilgilerle, o kitaplarla günümüzde bile yaşıyorlar.
Bugün onların yükünü omuzlamış bir bilge var aramızda.
Prof.Dr.Şadan Gökovalı.
Onlarla birlikte yaşasaydı eğer, hiç şüphesiz söyledikleri bugün ders kitaplarında okutuluyordu.

*.  *.  *

Bir insanın kaç yeteneği olabilir?
Bir insan kaç işi yapabilir?
Bir insan hem gazeteci, hem şair, hem yazar, hem ozan, hem araştırmacı, hem akademisyen, hem radyo-televizyon programcısı, hem turist rehberi, hem tarihçi, hem mitolog olabilir mi?
Prof. Dr. Şadan Gökovalı bunların hepsini yaptı.
Bugün 79 yaşında ama hala da yapıyor.
Hala öğreniyor.
Ve hala "ben her şeyden önce öğrenmeyi sevdim" diyebiliyor.





Mitolojiyi şiire çeviren insandır Şadan Gökovalı.
Anadolu'nun öz kültürünü milyonlara ulaştıran bir bilgedir.
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ile Azra Erhat'ın manevi evladıdır.
Onlardan öğrendiği bilgiyi milyonlara aktarandır.
Cevat Şakir "ölsem, ölüm beni yenemeyecek, çünkü Şadan var" demişti.
Vasiyet gibi bir sözdü.
Ağır bir görevdi.
Ve öldüğünde, bu vasiyeti yerine getiren, onun tüm makale, öykü ve romanlarını daktilo eden, yayınlayan ve kitaplarının önsözünü yazan kişidir Şadan Gökovalı.

79 yıla 79 asır sığdıran insandır.
3000 yıllık kütüphanedir.
Bugüne kadar 30’a yakın kitap yazdı.
Yüzlerce makale.
Onlarca ödül.



1967’de Knidos’u, 1968’te Efes’i, 1971’de Fethiye’yi, 1978’de de Bergama’yı “En iyi yazan yazar” seçildi.
Muğla ve İzmir kültürüne, Anadolu uygarlığına en eyi hizmet eden insan ödülüne layık görüldü.
Türkiye'de turizm rehberliğinin öncüsü oldu.
Geçen sene bir belgeseli çekildi.
Akyaka’da bir sokağa, Gökova’da bir caddeye adı verildi.
Menteşe’de adına yapılmış 3 bin kişilik bir açık hava tiyatrosu var.
Ve dün doğduğu yerde, Gökova’da “Prof. Dr. Şadan Gökovalı Kültür Evi” hizmete açıldı.





Şadan Gökovalı benim üniversite hocamdı.
80’li yıllarda Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda ondan çok şey öğrendim.
Yasaklı yıllarda öğrencilerine Carl Sagan’ın “Cosmos” belgeselini izlettiren insandı.
Sorduğu soru bilinmediğinde “öğrenmemişsin” değil, “öğretememişim” diyenlerdendi.
Bugün CHP Milletvekili olan Atilla Sertel, Mustafa Balbay ve gazeteci Yılmaz Özdil de benim gibi onun öğrencilerindendi.
Daha onlarca gazeteci.
Bizler aynı dönemin insanlarıydık.
Farklı siyasi görüşlere sahip olmamıza, farklı dünya hayal etmememize rağmen ortak bilgi kaynağımız Şadan hocaydı.
Ondan besleniyorduk
Hala da öyle.

*. *. *

Dün adına yapılan kültür evinin açılışında “Uygarlığın Özeti Bergama” kitabını bana özel imzalarken, herkesin ortasında bir de ödev verdi.
Spartaküs’ten önce binlerce köleyle Roma emperyalizmine kafa tutan ve sosyalist bir ülke yaratmayı amaçlayan Bergamalı Aristonikos’u sen yazmalısın!”
Ve Mehmet Karabulut’un şu mısralarını hatırlattı.
“Savaş bittiğinde
Kolsuz bacaksız
Başı gövdesi kopmuş
Bir yığın ölü yatıyordu yerde.”







Şadan hoca bir ödev verdi mi, mutlaka takip eder.
Bitti mi diye sorar.
Kaçış yok.
Bergamalı devrimci Aristonikos’u yazacağız.
Güneş Ülkesi’nde, güneşe gömülen, güneşin çocuklarını anacağız.
Ve bu toprakların başka bir bilgesi Nazım Hikmet’in şiirini bir kez daha hatırlatacağız.
“Ölenler, dövüşerek öldüler 
Güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok 
Onların matemini tutmaya.
Akın var,
Güneşe akın.
Güneşi zaptedeceğiz,
Güneşin zaptı yakın.”

*.  *.  * 

Şadan hoca.
Sen çok yaşa.
Son söz senden olsun.
"Ben halkım, hey!
Feleğin sillesini çok yemişim.
Kalem vermemişler elime.
Diyeceklerimi türkülerle demişim"



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHMET KAYA İLE FİKRET KIZILOK TAŞLAMASI

..VE O ANDA GÖKTEN BİR GEYİK DÜŞTÜ.

TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI KADINININ SIRLARLA DOLU YAŞAM ÖYKÜSÜ.