BAK HELE ŞU ÇOBANIN YAPTIĞINI
Geçtiğimiz hafta bir fotoğraf paylaştım.
Metin Tunç çekmiş.
Belediyeden Osman Akın yayınlamıştı.
Kıyıda insan yüzüne benzeyen bir kaya, hüzünlü bir şekilde giden tekneye bakıyor adeta.
İlginç bir fotoğraftı.
Büyük ilgi gördü.
Ve merak uyandırdı.
Mesajlarla, telefonlarla bana ulaşan çok kişi, fotoğrafın montaj olup olmadığını sordu.
Montaj olmadığını öğrenince de Kargı Koyu’nun yolunu tuttular.
Bir fotoğrafın bile tanıtıma ne kadar büyük etkisinin olduğunu göstergesi bu.
*. *. *
Gelen telefonlardan biri farklıydı.
Konya’dan arıyordu.
Bir çoban.
Ahmet Aslan.
Meraklı olanlar, medyayı takip edenler çoban Ahmet’in hikayesini mutlaka okumuşlardır.
Hani doğada insana benzer taşları toplayarak bir müze açmak için canını dişine takan adam.
İşte o güzel insan.
Çoban Ahmet Aslan.
Şanlı Urfa’nın Harran ilçesinde dünyaya gelmiş.
Okuyamamış tabi.
İlköğretim 3’ncü sınıftan ayrılma.
1999 yılında Konya’da iş bulmuş Ahmet.
Çobanlık.
Koşa koşa gitmiş Gölyazı Beldesi’ne.
Meralarda hayvan otlatmış yıllarca.
Sonra gördüğü bir taşla hayatı değişmiş bir anda.
Herşey bir taşla başlamış.
İnsan yüzüne benzeyen bir taş.
Bir tutku haline gelmiş ardından.
Dere yataklarında, mağaralarda doğanın yüzyıllar boyunca şekillendirdiği insan yüzüne benzer taşları toplamaya başlamış.
Üç, beş, on derken yüzlerce ilginç taş biriktirmiş.
Sonra bir gün TUBİTAK’ın bir dergisi geçmiş eline.
Japonya’da “İnsan Yüzüne Benzeyen Taşlar Müzesi” olduğunu öğrenmiş.
İşte o an karar vermiş.
“Dünyanın ikinci insan yüzüne benzeyen taşlar müzesini ülkemde ben açmalıyım.”
Başlamış kapı kapı dolaşmaya, projesini anlatmaya.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvurmuş.
Cevap ret.
Cevap ret.
Yaşadığı bölgedeki belediyelerin kapısını çalmış.
Onlardan da ret.
Sonunda bir belediye el vermiş Ahmet’e.
Edirne Uzunköprü Belediyesi.
Konya nire, Edirne nire!
Uzunköprü Belediye Başkanı Enis İşbilen, çoban Ahmet’in topladığı insansı taşlarla Belediye Kültür ve Sanat Evi’nde bir müze oluşturmuş.
Dünyanın ikinci insana benzeyen taşlar müzesi büyük ilgi görüyor.
Yabancı ve yerli basının da dikkatini çıkıyor.
Çoban Ahmet telefonda bunları anlattı bana.
Hala insansı taşları toplayama devam ediyormuş.
Paylaştığım o fotoğraftan çok etkilenmiş.
“Datça’da bir müze açabilir miyim?” dedi.
“Datça Belediyesi bu konuda yardımcı olabilir mi?” diye de sordu.
Ve de ekledi.
“Bir maliyeti yok. Sadece bir yer gösterecekler, ben taşları getirip sergileyeceğim. Kendime para falan da istemiyorum. Özellikle yaz ayları Datça’ya gelen turistlerin büyük ilgisini çeker.”
İlginç bir fikir.
Ben aracıyım, bu öneriyi Datça Belediye Başkanı Sayın Gürsel Uçar’a ileteceğim.
Karar onların.
Söz belediyeden açılmışken yazmadan geçemeyeceğim.
Maliyenin iki müfettişi günlerdir belediyenin hesaplarını didik didik ediyor.
Etsinler, etmeliler de.
Ama adaletli biçimde.
Sadece muhalif belediyelere değil, yurt genelinde hepsine.
Ayrıca zamanlama manidar geldi bana.
Niye yerel seçimlere 10 ay kala?
Amaç gerçekten hesapları denetleme mi, yoksa seçim öncesi iş yaptırmamak mı?
CHP’li bir çok belediye aynı durumda.
CHP Genel Merkezi bu konuda ne diyor acaba?
Bu arada Çoban Ahmet’in bir yazar ve şair olduğunu biliyor musunuz?
Koyun otlatırken, taş toplarken bir de şiirler yazmış Ahmet.
“Bütün Kuşları Alkışlamaya Gidiyorum” ve “İdil” isimli kitapların yazarı.
Son kitabı da yeni yayınlandı.
“Herşey bir taşla başladı.”
Neden şiir diye sordum.
Şöyle cevapladı.
“Defterimin satırlarını raylara
ve kelimeleri
umut yüklü vagonlara benzetiyorum
vagonlar hem ağır
hem hafif
ki şiirdir ancak
bu yükü çekecek
en güçlü lokomotif”
ki şiirdir ancak
bu yükü çekecek
en güçlü lokomotif”
Telefonu kapatmadan son sözü de şu oldu.
“Derler ki yıldızdır o kayanlar. Bence gökyüzü taş atıyordur sevgilisinin penceresine.”
*. *. *
Hani bir zamanlar magazin dünyasının bir sözde sanatçısı seçimlerle ilgili “Benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir olamaz” demişti.
Ama unuttuğu bir şey vardı.
Dağdaki Çoban Ahmetler’in sayısı çoğalırsa, o güzel kızımıza sanatçı gözüyle bakan kalmayacak!
Meradan başlayan meramımızı duyup duyurduğunuz için minnettarım.
YanıtlaSil